Parçalanmış gerçeklik, hayal ve düş

Şeklin tek bir varlıktan değil de, bir kısmının bir yerden başka birinin başka bir yerden alınması; 
Kurguculuk, idealize etme ve tabiatını bozup yüceltme, modern ve sonrası sanatın önemli açmazlarındandır.

Hz. Ömer'in, cahiliye dönemindeki, helvadan putu ile Collodi’nin Pinokyo’sunun uzayan burnu kurgusal kutsalcılığın ironisinde birleşiyorlar.
 
Pinokyo, tahtadan ancak bir idealin ürünüdür; mükemmel bir görsellik sonuçta bir ruh getirememiştir. Ardından ise, ruhu getirecek olan burnundaki sorun, yani uzayabilmesidir; yani bir zaaf ya da çirkinlik görselliğe gerçeklik yani ruh katıyor, bilinçle birlikte iradeyi üreterek, ancak gerçekliği tamamlayabiliyordur.

Sonuçta ruh hareket getiriyor, hareketi taşıyan ise zaaflar oluyor.

Avrupa'nın görseli idealize çabası, gerçekliği toplama parçalardan üretemediği için, bu anlamdaki hareketsizliği yüceltme yoluna gitmiştir. (Yalan söyleyince burnu uzamak bir sorundur çünkü). Harekete geçirecek bir başka bir yol olarak (zaaf), görseli hevesatların içine atıp onlara böylece hareket vermektir. Bir an, bir bakmak, bir öpmek bunun için yeterlidir.

Parçalanmış gerçeklikler bir bütün nefsaniyete dönüştürülerek peşinden bir güç ve hareket kazanabilecektir.

Bediüzzaman'ın ‘meyyit-i müteharrik’ dediği sinema ve ‘ölü hayat veremez’ ifadesi bu gerçeklik anlayışına itirazını göstermektedir.

İdeali parçalanmış güzelliklerde aramak, yani canlıları öldürüp onlardan en ideal parçalarını alıp birleştirmek ve ortaya yeni bir hayat (hareket) çıkarmak ve o hayatın sahibi olmaklığını göstermek, Avrupa'nın gerçeğin kurgusu noktasındaki takıntısıdır.

Gerçekte ise, tabiatın yeniden kurgusu mümkün değildir.

Bir şeyin tabiatı, onun tümüyle soyutuna götürebilir.

Ancak, soyutu parçalamak tabiatı yönetmeye kalkmaktır, ki bu şirktir.

Hayalin kurgusu bir ortak olma arzusudur.

Hayal kişiye özeldir. Bunu bir gerçeklik olarak üretmek ve ‘gerçek’ten ayırmak bir zulümdür.

Bu bağlamda, ifadesini bulan gerçeklik, sadece  ‘düş’lerle karşılanabilir. Düşler, insana ait değildir çünkü. İnsan yalnızca düşleri görebilecektir... Orada seyircidir... Bu, ardındaki gerçeği bulunduracaktır... Yorumunu yapmak ve bunun kendine ait kurgusunu ortaya çıkarmak, insanın yapabileceği bir şeydir. Bu yüzden gerçekliğin zemini düş olacak, bunun karşılığı tabiatta toplanacak ve dillendirilmeye çalışılacaktır.

Hedef, yalnızca düşün gerçekle olan bağını görebilmek olacaktır, ki bu arayış İlahî sanatın yoludur.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
2 Yorum