Alaaddin BAŞAR
Risale-i Nur okuyan nasıl hakikatli bir alim olur?
‘Risale-i Nur Külliyatını bir sene anlayarak ve kabul ederek okuyan, zamanın hakikatli bir alimi olur’ cümlesinden ne anlamalıyız?
Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi'nin bu konuya ışık tutacak iki ifadesini aynen aktarıyorum:
“Çok emarelerle anlamışız ki: Bu ulûm-u imaniyedeki fetva vazifesiyle tavzif edilmişiz.” (Mektubat)
“Bir sene bu risaleleri ve bu dersleri anlayarak ve kabul ederek okuyan, bu zamanın mühim, hakikatlı bir alimi olabilir.” (Lem’alar)
“Mühim ve hakikatli bir alim” olmakla, “ulûm-u imaniyedeki fetva vazifesiyle tavzif edilmiş” olmayı birlikte nazara aldığımızda şu sonuca ulaşırız:
Bu zamanın çoğu soruları iman hakikatleri hakkındadır. Bu sorulara fıkıh ilmini bilmekle cevap verilemez. Fıkıh ancak iman ve ibadet eden kişilerin karşılaştıkları problemlerin çözümü için geçerlidir. İmanda şüpheleri bulunan, ibadetten uzak kalmış, günahlar ve haramlar içinde yüzen kişilerin soruları, büyük ekseriyetle, iman konusundadır ve bu soruların cevapları Nur Risalelerinde en güzel, en ikna edici bir şekilde verilmiştir. Bu sebepler, Nur Risalelerini anlayarak ve kabul ederek okuyan bir insan bu soruların cevaplarını verebilecek seviyeye gelir.
Zamanın âlimi olmak, “bu zamanın sorularına cevap verebilecek bir ilme sahip olmak” manasınadır. Yoksa bu zamanda “Her konuda fetva verebilir.” demek değildir. Böyle yanlış bir anlamaya meydan vermemek içindir ki, Üstad hazretleri fetva yetkisini “ulûm-u imaniye” ile sınırlandırmıştır.
Bu gibi soruları soranlar ne fıkhî hükümlerle, ne de zikir ve tespihle tatmin oluyorlar. Onların “neden ve niçin”lerle dolu sorularına bu yollarla cevap vermek mümkün olmuyor.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.