Prof. Dr. Yasin ÇİÇEK
Sünnette su orucu var mı?
Sağlık ve din, insanların en çok istismar ettiği alandır. "Yarım doktor candan yarım hoca dinden eder" derler. Bugünlerde bunu internette daha çokça görmekteyiz. Doktorların da adı kullanılarak herkes birşeyler paylaşmaktadır. Bunu da sünnetmiş gibi paylaşıyorlar. İşte benim de eleştirim bu noktadan olacak.
Eskiden beri bir zayıflama yöntemi olarak kullanılan “aç kalarak tedavi” yöntemi gündemde. Günlerce hiç bir şey yemeden, sadece su içerek zayıflamaya çalışılır. Ama bu yöntem, bu işin ehillerince kademe kademe yapılır. Bir insan vücudunu ve kendini tanımadan bu yöntemi kendi başına uygulamaya kalkarsa çok kötü durumlarla karşılaşabilir.
Ben açlık orucunu tamamen reddetmiyorum ama bunun sünnetmiş gibi sunulmasını kabul etmiyorum. Bu bir zayıflama yöntemi veya tedavi yöntemi olarak savunulabilir ama bu sünnet değildir. Peygamberimiz (asm) iftarda acele etmemizi ve özellikle de hurmayla orucun açılmasını tavsiye etmiştir. Hurma yoksa suyu belirtmişken insanlar su orucu diye bir şeyler çıkararak bunu Peygamberimize isnad etmeleri doğru değildir.
Peygamberimizin (asm) hayatında on gün aç kalın veya kırk gün aç kalın diye bir şey ne söylemiştir ne de yapmıştır. Yiyecek bir şey bulamadığında sadece bir hurmayla iftar etmiştir. Peygamberimiz (asm) devamlı az yemeyi tavsiye etmiştir. Her aydan üç gün veya pazartesi-perşembe oruçlarını tavsiye etmiştir. Daha fazla diyenlere de Davud (as) gibi “bir gün oruç tutup bir gün dinlenmeyi” tavsiye etmiştir. Fazla aşırıya kaçan sahabelerini ikaz etmiştir. Genel kaide olarak, az ve devamlı yapmayı buyurmuşlardır.
Her insan ayrı bir alemdir. Bir tedavi bir insana iyi gelirken başka bir insana uygun olmayabilir. Bu yüzden "Hastalık yoktur hasta vardır" ifadesi tıpta bir kaidedir. İslam’ın emirleri fıtrata uygundur. İslam ifrat ve tefritten men eder. Peygamber Efendimiz de (asm) ifrat ve tefritten uzak durmamızı söyler. Allah insana kaldıramayacağı bir şeyi emretmez. Devamlı sıratı müstakimi tavsiye eder. İslam'da aşırılık yoktur. Esas olan sıratı müstakimde kalmaktır.
Sünnet ve fıtrat umumu ilgilendirir, kişisel değildir, herkese hitap eder. İslam'da önemli olan umumi, herkes için geçerli kaidelerdir. Ayrıca yemekten tek maksat vücudu beslemek değildir. Evet esas gayesi vücudu beslemektir fakat tek gayesi vücudu beslemek olsaydı Allah hayvanlar gibi bize de iki çeşit gıda verirdi ve bu da insanlar için yeterli olurdu. Nimetlerin çeşitliliği insanın Allah'ın şerefli bir misafiri olduğunun göstergesidir. Yemek insan için şükür kapısıdır. Farklı lezzet, görüntü ve kokulardaki yiyecekler insanın şükrünü artırmak için verilmiştir. Kendimizi aç bırakarak nefsimize zulmetmek yanlıştır. Allah'ın yarattığı yiyeceklerden belli ölçüde az miktarda yemek doğru olandır.
Hepimizin bildiği, uygulaması zor olan mideyi üçe bölmek tavsiyesi, gıda, su ve havaya yetecek kadar yer ayırmaktır. Asıl sünnet olan bunu yapmaktır. Tasavvufta riyazet vardır. Ama bu riyazeti insan tek başına yapmamalıdır. Tasavvufta tarikat şeyhleri herkese aynı zikri vermezler, yavaş yavaş değişik zikirler verilir. Buradaki maksat insana alışkanlık kazandırmaktır. Madden ve manen usul aynıdır. Birden yemeyi kesmek, birden uykuyu kesmek, birden konuşmayı kesmek olmaz. İnsanlar alışkanlıklarını yavaş yavaş terk edebilir. Bu ölçü belli bir zaman dilimine yayılarak yapılır. Her şey bir anda gerçekleşmez. Bazı tarikat şeyhlerinin 40 gün yemek yemediği olmuştur fakat bunu herkese tavsiye etmemişlerdir.
Evet insanın fıtratına bakıldığında 40 gün aç kalabildiği görülmektedir, bu bilimsel olarak da kanıtlanmıştır. İnsan vücudunu alıştırarak yavaş yavaş yemeyi keserse buna muvaffak olabilir ama bu bir kaide değildir. 40 gün aç kalmak gibi bir kaide yoktur bu hususi ve şahsi bir haldir, herkese tavsiye edilmez ve sünnet değildir. Mürşidi kamiller tarafından riyazet bazı insanlara tavsiye edilir ve yaptırılır. İnsanlar bunu kendi başlarına yapamazlar.
Maneviyatta bir ehil gerektiği gibi maddiyat noktasında da ancak işin ehilleri tarafından açlık tedavisi uygulanabilir. Her ilmin bir ehli vardır. Birisi günlerce su orucu tutmuş, kimisi günlerce aç kalmış ve zayıflamış ve bazı hastalıklardan kurtulmuş diyerek bunları ehil kimseye danışmadan uygulamak doğru bir kaide değildir. Kişinin kendi başına böyle bir karar alarak uygulaması yanlıştır, işin ehilleri tarafından kontrollü yapılabilir.
Peki ölçümüz ne olmalı? Ölçümüz Sünnet-i Seniyyedir. Sünneti Seniyye asıldır, fıtrattır ve Peygamberimizin (asm) hayatı bizim için örnek hayattır. Onun hayatına uymak bir ölçüdür. Allah peygamberimizi bir numune yaratmıştır ve bu sünnet kaideleri herkes için geçerlidir. Dolayısıyla bizim için ölçü olan her şey Sünneti Seniyye dairesindedir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.