Mehmet EVREN
Tevekkül anlayışında ‘hakim’ ve ‘kadir’ isimlerinin yeri
Kainatta Cenab-ı Hakkın bütün isimleri tezahür ve tecelli etmektedir. Ancak Cenab-ı Hakk’ın bazı isimleri dünyada bazıları ise ahirette daha çok tesirini ve etkisini göstermektedir. Çünkü “Dünya darül hikmet, ahiret ise darül Kudrettir”[1] Yani dünyada Yüce Allah’ın “Hakim” ismi Ahirette ise “Kadir” ismi daha çok tecelli etmektedir.
Cenâb-ı Hak, dünyada eşyanın yaratılışını, büyük çoğunlukla, sebepler zincirine bağlamıştır. Yani dünyadaki yaratılışda, bütün varlık alemi safhalar halinde yaratıldığı gibi, her canlı da çekirdek, tohum veya nutfe denilen noktadan başlayıp terbiye edilmekte ve birçok safhalardan geçirilerek son şekli verilmektedir.
“Cenâb-ı Hak, bu dünyada sebepleri yaratmış, terbiye etmiş ve sonsuz hikmetiyle sonuçları bu sebeplere bağlamıştır. Ahirette ise sebeplerin icraatına gerek kalmadan her şey İlâhî kudretle bir anda, zamansız yaratılacaktır. Yani, bu dünyada hikmet daha galiptir, ahirette ise kudret daha galip olacaktır. Yoksa, bu dünyadaki sebep ve sonuçlar Allah’ın kudretiyle yaratıldığı gibi, ahiretteki bütün icraatlar da yine Allah’ın hikmetiyle olacaktır.”[2]
Aynı şekilde, hem dünyada hem ahirette hikmet ve kudret birlikte icraat gösteriyorlar. Yani, İlâhî kudretin bütün icraatları her iki âlemde de “hikmet”le yaratılmaktadır. Ancak dünyadaki icraatlarda hikmet, ahiretteki icraatlarda ise kudret daha hakim durumdadır.
“Evet, dünyada muvaffakiyetin ve muzafferiyetin ölçüsü, Hakim isminin gereği ile amel etmekledir. Yani “adetullah” ve “sünnetullah” kanunlarına hakkıyla uymak gerektir. Dünyada başarı ve terakki isteyen insan evvelâ zaman ve mekanın durumunu dikkate alarak gayret gösterecek, sonra Kadir ismine sığınacaktır. Yoksa, “Allah her şeye kadirdir” diye tohum ve çekirdeği anbarda bekleten veya çorak bir araziye atan insan, Cenab-ı Hakk’tan bağ ve bahçe bekleyemez. Böyle bir insan, Zemherir ayında tohumu serperek, gül derlemek isteyen hayalperestten farksızdır.
İnsan, zaman ve mekânın durumunu dikkate alarak tohumunu tarlaya serpmeli; tohumun büyümesini, gelişip meyve vermesini de “Kadir” isminden beklemelidir. “Allah Kâdirdir” diye, yüzme bilmeden denize atlayan adamın akıbeti, boğulmaktır. Cenab-ı Hakk’ın “Hakim” ismine muhalefet ettiğinden “Celâl” isminin tokadını yiye yiye yok olup gidecektir. Bu yaratlış kanunudur, ilâhi kanundur. Kanunun hükmü umûmîdir, hayatın her safhasında ve her cephesinde geçerlidir. Dolayısıyla bu kanun içtimai, sosayal ve siyasi hayatta da geçerlidir.
İçtimai ve siyasi hayatta muvaffak olmak da Cenab-ı Hakk’ın “Hakim” isminin gereğine uyarak hareket etmekle mümkündür. Yoksa “Cenab-ı Hak Kadirdir” deyip, ülkenin şartlarını göz önüne almadan hareket etmek zarardan başka hiçbir faydası yoktur.”[3]
İnsanlar akıl ve iradeleriyle sebepleri bulabilirler. İnsan kainattaki geçerli olan kanunları yani sünnetullahı gözeterek, çalışır, çabalar, sebeplere sarılır, ondan sonra Allah'a güvenir. Tevekkül aynı zamanda fiilî bir duadır. Bir çiftçi tohum ekmeden ürün elde edemez. Çiftçi tarlasını zamanında sürmeli, ekmeli, gübrelemeli ve sulamalıdır. Sonra da bol ve iyi ürün alabilmek için Allah'tan yardım dilemelidir. Çalışmadan başarıya ulaşılamaz. Bir öğrenci önce okula gidip derslerine devam edecek, hocasını ve öğretmenini dikkatle dinleyecek, derslerine ciddi çalışacak ve ödevlerini zamanda yapacaktır. Sonra Allah'tan yardım isteyerek başarılı olmasını dileyecektir. Demek ki, gerçek anlamda tevekkül eden kişi işinin gereğini yapacak ve sonucu da Allah'tan bekleyecektir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.