Sibel ERASLAN
‘VAN’ ve ‘CAN’...
Van Depremi, çoktandır yabancılaştığımız hakikatimizi yeniden ortaya çıkardı. O hakikat; rahmete dairdir. “Rahmeti, gazabını aşmış” Yaratıcının işlerine akıl erdiremeyiz çoğu kez.
Toplumsal ayrıştırma psikolojisiyle keskin bir rendeden geçirilen cemiyetimizin, son yaşanan afetten bu yana, tüm ötekileştirme projelerini, nasıl ters yüz edebileceğini hep birlikte gördük... Münferit ve asla destek görmeyecek birkaç ayıplı sözün, tüm Anadolu’da canla başla süren merhamet dayanışmasının yanında esamisi bile okunmaz... Tüm yurt, tek yürek oldu Van ve Erciş’teki kardeşlerimiz için... Allah, bir daha böyle keder göstermesin, vefat edenlere rahmet, kalanlara sağlık ve metanet diliyoruz...
Ümraniye Belediyesi’nin meydana kurduğu Van Çadırı’na akın eden insanlarımıza bakıyorum. Sadece esnaf, işveren, hali vakti yerinde olan insanlar değil yardım çadırına koşanlar... Altmış sekiz yaşında kirada oturan bir teyze, odun parası için sakladığı üç beş kuruşundan ayırmış, marketten aldığı fasulye, pirinç, pamuk gibi iki torba malzemeyi getiriyor. Kalın çerçeveli gözlüğünün tek camı çatlak. Ama o çatlağa rağmen görüyor dünyayı, belki çoğumuzdan daha berrak, daha gerçek bir dünyadır baktığı... Ümraniye’nin mahalle aralarından, öğrenciler, ev kadınları, terziler, işçiler gidiyor Van Çadırına... Kızlar çeyizlerini bozup, sandıkların dan çıkardıklarını vermişler babalarına, anneler kefen paralarından, esnaf kaynayan kazanından, zahireci çuvalından, şoför taksimetresinden, asker anası koynundan çıkararak vermiş, veriyor, verecek... Bu, bizim resmimizdir. Hasan Can; baba-can, açıyor kollarını...
Geçtiğimiz haftalarda Bosna Hersek’te, Fojnica’da bir Kültür Merkezi açtı Ümraniye Belediyesi. Osmanlı yadigârı Fojnica’nın Ümraniye ile asırlık bağlarını, kültür hafızası olarak yeniden inşa etti Hasan Can... Bir ucu Bosna’da diğer ucu Van’da atan bir yürek ve zihin seferberliğidir bu... Bir pergel gibi. Sabit koordinatınız İstanbul, Ümraniye olabilir. Ama gönlünüz ve ellerinizin çizdiği rasat, iç içe geçmiş sudaki halkalar misali genişleyerek perde perde yayılır, nerede bir can, nerede bir bekleyen varsa, onu sarıp kuşatır...
Hilal Tv Genel Yayın Yönetmeni Adnan İnanç Bey’le deprem taziyesi ve geçmiş olsun görüşmesi yaparken, bilge adam, yöresel bir deyişten bahsetti. “Rahmet ile zahmet arasında sadece bir nokta farkı vardır” anlamında arifane bir deyiş. Osmanlıca’da “zı” harfinin “rı”dan tek farkı, tepesinde taşıdığı küçük noktasıdır. “Onu sildiğimizde” dedi Adnan Bey, “zahmetten rahmet hasıl olur”... Dr.Sadık Danışman’la Yardımeli Derneği’nin “Kardeş Aile” kampanyasını anlattık canlı yayında. Oysa sadece geçen haftalarda Somali’deki afetin içindeydik Sadık Bey ile... Afrika’dan kalkıp, Gazze’ye, oradan Van’a, Erciş’e koşuşturan doktor beyle yollarımız kesiştiğinde bazen gizli gizli yarışır ve kaybederim her seferinde. Hemen her afet çadırına herkesten evvel ulaşan bu doktorun sırrına henüz vakıf değilim...
Van’daki depremde hayatını kaybetmiş canlara bakıyoruz, küçük Yunus, hem sevindirdi hem de ardından kedere boğdu hepimizi. O, tüm Türkiye’nin çocuğu olmuştu tıpkı Azra bebek gibi... Ama Yunus, hastane yolunda can verdi. İnşallah şu anda cennetteki melekler su ikram ediyor kendisine. Ya öğretmenlere ne demeli? Onlar Batı ile Doğu’yu buluşturan kanatlar gibi, evlatları niyetiyle bağırlarına bastıkları talebeleriyle birlikte can verdiler. Bize sevgi ve fedakârlığa dair verdikleri dersi ezber ediyoruz şimdi hepimiz...
Ümraniye’deki deprem çadırına doğru yürürken, yokuş yukarı biraz daha gitsem, sandım ki Van Gölüne çıkacaktır yolum. Sol taraftaki Gamame Cami’ne baktım. Kerime Nine’nin (Can Nine) ruhu, Begoviç’e, Van Depreminde kaybettiğimiz kardeşlerimize süt ikram ediyormuş gibi geldi. Noktası silinmiş tüm zahmetler, göklere rahmet yazıyordu...
Star
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.