Tülay KARATEKİN
Yalnızlığım Benim Hırdavat Kutum…
Fonda bugüne mahsus yağmurlu bir hava, elektrik kesintileri, soğuk, tepemde yanmaya çabalayan bir soba, iliklerime işleyen bir yalnızlık ve satırlarda dolaşan ben…
“Yalnızlığıma hayranım” kime ait olduğunu bilmediğim bir tümce, kalıvermiş aklımda. Bende hayran olduğumdan mıdır acep bu hatırlayış.
Dolu dolu, tıka basa bir yalnızlık bendeki. Öyle ki adım atacak yer yok, öyle bir yalnızlık ki iğne atsam yere düşmeyecek.
Derken Tanpınar beliriyor “eşik”te: “Yalnızlığını beyhude ile doldurma” diyor. Yine tiril tiril giyinmiş, yine şık, yine mağrur… Beni benden almaya yetiyor barındırdığı sihirli düşünce!
Ne demekti bu? Nasıl olur da beyhude ile dolardı yalnızlık? Yalnızlığın özü “yalın” değil miydi zaten? Yoksa yalnızların adamını oynayıp içten içe bu sefil hale duyduğumuz hayranlık beyhude bir böbürlenişin ta kendisi miydi?
Neydi boş olmayan yalnızlık?
Dolu mu, boş mu? Sahi neler ile doluydu yalnızlıklarımız? Düşünüyorum: Telaşlar, tasarılar, gelecek kaygıları, aşklar, çırpınışlar ve daha niceleri…
Bakıyorum da, öteleri görecek en ufak bir boşluk dahi kalmamış benim yalnızlığımda. Kısacası yalnızlıkta benden gayrı her şey var. Yalnızlığımda senden gayrı her bir şey var.
Hırdavat kutularımız vardır hani evde gerekli gereksiz ne bulursak, elbet bir gün işe yarar mantığıyla doldurduğumuz. Damacana kapağı, altıgen paslı bir vida, eski pantolonun sökülmüş fermuarı, rengârenk eşlerini kaybetmiş düğmeler, işe yaramaz anahtarlar, kilitler, elektrik düğmeleri falan filan.
Öylesi birbirinden habersiz, birbiriyle alakasız varlıkların doluştuğu, yıllanmış köhne kutular.
İşte bendeki yalnızlık. Hırdavat kutusu kılığında…
Yıllardır yaptığım gibi oturuyor, kurcalıyorum. İşe yaratmaya çalışıyorum bendeki lüzumsuz şeyleri. Olur da bir gün işime yararlar diye sıkı sıkı sarıldığım, kaybolmamaları için onları özel kutulara sakladığım numunelerim!
Ve sık sık yâd ettiğim, yalnızlığımı yalnız bırakmayan; ama esasında hiçbir yarama merhem olmayan telaşlarım.
Beceremediğimi hissettim Allah’ım, becerememişim. Yalnızlığımı hep melâl ile süslemiş, daha da beteri bu hâl ile hemhâl olmuşum. Her seferinde bir şekilde yalnızlık nimetine bulayışlarını anlamlandıramamışım.
Sunduğun güzelliklere göz karartıp, görünenin sarhoşu olmuşum. Elimdeki, yüreğimdeki, beynimdeki sarmaşıklardan sana sığınırım.
Yapayalnız yarattığın ve yapayalnız alacağın ben mahlûkunu yalnız bırakma. Yüreğimi çektiğin bu kuytularda bana kalacak tek şey seni düşündüğüm o güzel anlar olacak biliyorum. Ölümden sonra da bir tek bu anları hatırlayacak ve beni yalnızlıkla talim ettirdiğin için sana gülümseyeceğim.
Zıtlıkları en güzel şekilde yarattığın bu âleme yerleştiren Rabbim! Yalnızlık gibi bedbaht bir hâli varlığınla şereflendirmek ne güzel bir iştir!
Yalnızlığımı sensiz, beni de kalabalık koma!
Âmin.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.