Himmet UÇ
Yaratılışın gayesi, güzel mi ?
Edebiyatta edebi metinlerde leitmotif tekrarlar diye bir konu vardır. Yazar gerekli bulduğu bir cümleyi eserinin birçok yerinde tekrar eder, tekrar da tekid güçlendirmek ve yapılan imajın vurgusuna davet vardır. Kur’an’da Allah leitmotif cümleler ve kelimeler kullanır, bunlar uzun bir çalışmayı gerektirir.
Rahman suresinde yirmi dokuz kere “febieyyiala irabbiküma tukeziban”imajını kullanır. Manası “o halde Rabbinizin nimetlerinden hangisini inkar edebilirsiniz ?” Yetmiş sekiz ayette yirmi dokuz kere tekrar ediliyor. Yetmiş sekiz ayetin bu imajı tekrarı zorunlu kılan üst kısımlarının altı bu cümle ile bağlanır. Diğer cümlelerde nimetler sayılır. Ayetin omurgası bu cümledir. Yirmi dokuz ayetin yirmi dokuz da bu cümle ile bağlanması var. Eder elli sekiz ayet geriye yirmi ayet kalır onlar da dolaylı ve direk bu anlamlar ile ilgilidir. Nimetlerin sayılması da ayrı bir bahis.
Thomas Mann bir eserinde bir kadının kapıları kapatmayıp çarparak çıktığını birçok yerde yazar, yorum yapmaz, ama o şahsın dikkatsiz ve laubali olduğunu ortaya koyar bu tutumu. O tekrarın anlamı budur, leitmotifin. Modern edebiyat, Kur’an dan o kadar istifade etmiştir ki anlatılmaz ama bizim ilahiyat fakültelerinde Kur’an'da sanat diye bir bahis yoktur. Çünkü ilahiyatçılar felsefe okumayı gereksiz buldular bir ara. Estetik, sanat felsefesi, metin tahlil ve eleştirisi, modern edebiyat kavramları, sanat kavramları, konular daha çok Kristof kolomblar bekliyor.
Caminin kapısında iki çocuğun bir resmi var altında “Namaz aşktır terketme “yazıyor. Namazın aşk olduğunu kim izah etmiş ki o da terketmesin. Artık isyanlardayım. Bediüzzaman’ın metinleri karşısındaki yüzeysellikten, Kur’an karşısındaki mütemadi tekrarlardan. Bunları bu topluma izah edemedikten sonra hepimiz cennete gidelim, mutlu oluruz hurilerle, kasırlarla. Boşuna mı demişti: “Kur’anımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa cenneti de istemem orası da bana zindan olur”
Şimdi bir başka leitmotife geldik. Allah şu cümleyi ayeti, imajı birçok yerde tekrar ediyor ben üçünden bahsedeceğim. Hud suresi yedinci ayette şöyle deniyor. “Hem odur ki gökleri ve yeri altı günde yarattı. Bundan önce ise arşı su üstünde idi. Bu kainatı yaratması sizden hanginizin daha güzel iş yapacağını ortaya koymak içindir. “Ve hüvellezi helekessemavati velardi fi sitteti eyyam ve kane arşühü alel mai liyeblüveküm ahseni amela..” Arz ve semanın altı günde yaratılması insanların daha güzel işler yapması içindir. Güzel işler yapmaya kendi yarattığı güzel işleri örnek gösteriyor, siz de güzel işler yapın hatta “ahseniamela“ daha güzel işler yapın diyor. Demek bütün çirkin işler varlığın güzelliğine kayıtsızlık ve ondan daha güzel işler yapma dersini çıkarmamak.
Güzel işlerde bir sınıflandırma yapmıyor. Her güzel iş güzel iştir. Bize anlatılmayan din bunlar işte. Bir büyük şehirde yol boyunca fidanlar ekilir, üç gün sonra hepsi kırılır bir kenara atılır. Ağaçları sallamak ve kırmak bir keyiftir özellikle çocuklara.
Kehf suresinde yedinci ayet şöyle buyurulmuştur. “Biz yeryüzünde bulunan her şeyi bir dünya zineti kıldık. Böylece insanlardan kimin daha iyi işler gerçekleştireceğini ortaya koymak istedik” innacealne ma allelardi ziyneten leha lineblüvehüm ahseniamela” Burada güzelliğe ve güzel işlere daha farklı bir bakış vardır, ziynet kelimesini kullanır Allah ve insanlara da daha güzel işler yapmayı öğütler. Yani evrenin bütün güzellikleri insandan onlardan daha güzel şeyler yapmayı taleb eder. Ziynet ve güzelame ahseni amela arasında bir uyum tenasüb gözetmiştir Allah.
Bunu Bediüzzaman onyedinci söz isimli eserinde çok farklı bir boyutta adeta güzellik felsefesi yaparak izah eder. Ayetin kapsamı o kadar geniş tutulmuştur ki, Bediüzzaman’ın ayetlere getirmiş olduğu yorum boyutunun ne kadar okyanus vari olduğunu gösterir. Meallerin sadece karşılığını verdiği bu estetik ayete o büyük bir genişlik vermiştir. Gerçekten bu mealler Kur’an hakkında derinliksiz yorumlara neden oluyor hizmet ettiği de söylenemez. Suat Yıldırım Beyefendinin meali adeta tefsir-meal gibi, o istisna.
Bediüzzaman’ın on yedinci sözünde, güzel yaratılan alem bir temaşagaha çevrilir. İnsanlar da temaşager, yani seyirci. Bütün canlılar ve kozmik nesneler “havas ile mücehhez cesetler giyerler” Seyredilen güzelse, seyirci de güzel olmalıdır. Seyredilen yer aynı zamanda bayram yeridir, insanlar da bu bayram yerinde süslü varlıkları seyreder estetik zevk alırlar. Bütün bahsi şerhetmek lazım, kitaba sığar. Sadece şu onyedinci söz estetik fakültelerinde estetik dersi olarak verilmeli. Kant ve Hegel ve diğerlerinin estetik telakkileri bunun yanında soğuk buzlu gazoz sayılır. Ama kime anlatacaksın, inşallah bunları görmeden ölmeyiz. Ya Bediüzzaman ya da otla saman.
Türkiye’de yönetici sınıflara Bediüzzaman dersleri verilmeli, onlar bilmiyor ki başkaları da bilsin. Ya meded. Diyanet sanat ve kuran ve hadis ve sanat dersleri koymalı. Bediüzzaman skolastik bir hoca olarak görünmek istemediği için onlardan ayrı tezgahını kurmuş. Ama onlar hala Bediüzzaman’a dönmediler. On yedinci sözü estetik bilen bir kişi ancak anlar, yoksa tam zevkedemez.
Mülk suresindeki ayet şöyle beyan edilmiş. “Ellezi helekal mevte velhayate liyeblüveküm ahsene amele vehüvelazizül gafur” Hangisiniz daha güzel işler ortaya koyacağını denemek için ölümü ve hayatı yaratan O’dur…” Ölüm ve hayatı biz daha güzel şeyler yapalım diye yaratmış. Gel de bunu anla. Demek ölüm de hayat da güzeldir, insan onlardan güzellikler yapacak ders almalı.
Bu ayetlerden çıkardığım hayatın gayesi Allah indinde güzel şeyler yapmaktır. Bütün yaptığımız işlerde güzelliği hesaba katmamız gerekir. Saçı başı karışmış, göbeği fırlamış, kaba, üst baş perişan insanlar ne kadar güzel işlerden uzağız.
Benim roman ve eleştiri terimleri lügatimde Leitmotif; Anlamlı tekrar, roman, hikaye, musiki ve tiyatro eserlerinde zaman zaman tekrarlanan, ifade, kelime, ses, nağme ve cümle ve dekordur. Tekrar psikoloji ve eğitim noktasından bir manayı vurgulamak veya bir olumsuzluğu hatırlatmak için yapılır. Veya idealojik bakış açısı ile bir kavramı şuur altına yerleştirmek için de kullanılabilir. Bir hatayı düzeltmek için de tekrar yapılabilir.
Kur’an’da da bu tür tekrarlar yanlışları vurgulamak içindir. Kur’an edebiyatın evrensel edebiyatın da kaynağıdır, batı düşüncesi bütün sanatlarını ondan almıştır. Yakup Kadri Hep O Şarkı romanında Hep O Şarkı sözü ile tekrar yapar. Bediüzzaman Kur’an daki tekrarların anlamını anlatır büyük bir vukufla. Dede Korkut da tekrar edilir.
Dedem korkut geldi kopuz çaldı
Kanı ögdüğümez erenler
Dünya menüm diyenler
Ecel aldı yer gizledi
Fani dünya kime kaldı
Gelimli gidimli dünya
Son ucu ölümlü dünya
Ölüm vakti geldiğinde arı imandan ayırmasın
Kadir seni namerde muhtaç etmesin
Beş kelime dua kıldık kabul olsun
Amin, amin diyenler didar görsün
Günahımızı adı görklü Muhammed Mustafa
Hürmetine bağışlasın
HanımHey Dede Korkut s 187
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.