Yazdırıldı

Bu sıralar Bediüzzaman’ı itham etmek için kullanılan fiil yazdırıldı kelimesi. ”Kur’an ımız yeryüzünde cemaatsiz kalırsa cenneti de istemem” diyen ve bütün hayatını Kur’an’ın bu asrın insanının anlayacağı şekilde izah eden bir adam. Şöyle bir cümlesi var: ”Kur’an’ın belağatini bin muhakkikten ancak bir muhakkik anlayabilir.” Yani Kur’an’ın belağatini anlamak sıradan insanı vazgeç Kur’an konusunda muhakkik olan insanların bile ancak binde birinin anladığı bir konu. Şimdi yazdırıldı nakaratı ile konuşan adamlar zinciri gelin bu muhakkiklerden biri de siz olun Kur’an‘ın belagatini bize anlatın. Şimdi Kur’an’ın mucizeliğini kırk vecihle anlatan Bediüzzaman’ın Mucizat-ı Kur’an’iye Risalesinin başında bir cümlesi var:

“Birinci Şua. Derece-i icazda belağat-ı Kur’an’iyedir. O belagat ise

Nazmın cezletinden (1)

Hüsn ü metanetinden(2)

Ve üslublarının bedaatinden (3)

garip ve müstahsenliğinden (4)

Ve beyanının beraatinden (5)

Faik ve safvetinden (6-7)

Maanisinin kuvvet ve hakkaniyetinden(8)

Lafzının fesahatinden , selasetinden(9-10)

Tevellüd eden bir belagat-ı harikuladedir ki,

Beni ademin en dahi ediplerini, en harika hatiplerini, en mütebahhir ulemasını muarazaya davet edip bin üç yüz senedir meydan okuyor. Onların damarlarına şiddetle dokunduruyor. Muarazaya davet ettiği halde kibir ve gururlarından başını semavata vuran o dâhiler O‘na muaraza için ağız açamayıp kemal-i zilletle boyun eğdiler.” (388) Üsluplarının bedaatinden, garip ve müstahsenliğinden, sadece belagatın bu özelliği üzerine konuşup ve çözümlesinler.

Kur’an’ın belagatinin tarifinde on şubesi var. Onları saymış. Sen ve bütün ilahiyat hocaların, istersen dünyadan seç getir şunlardan birini bize anlatsın.

Bediüzzaman’ın eserlerini devlet eliyle cumhuriyet döneminde en harika kuşe kağıtlara basılan, kütüphane köşelerinde yüz yıldır okuyucularını bekleyen eserler mi sandın? Onlar da bu millete alternatif bir dünya ortaya çıkarmışlardı. Mesela Volter’in Felsefe Lügatini okudunuz mu daha başkaları vs. O alternatif kitaplar şimdi alt oldular. Siz en kısa zamanda bütün bu “yazdırılmış” kelimesi etrafında yaygara koparan zevat-ı nadire bir alternatif külliye çıkarın. Ortaokul, lise, üniversite çocuklarının önüne koyun biz darılmayız. En iyi eleştiri küçümsemek değil en iyi örneği vermektir. Ama nerde ünvanı kelli felli kafaları az çok belli adamlar siz yaptığınız o doktoralarla mı Bediüzzaman’ın karşısına çıkmaya yelteniyorsunuz.

Yunus Emre’nin bir şiiri var.

“Kar yağdıran, yer donduran, hayvanların rızkın veren

Şöyle bilin mahlukata ol Rahimü Rahman benim

Hamzayı kaftan aşıran elin ayağın şaşıran

Çokları tahttan düşüren hikmet ıssı Sultan benim

Evvel benim, ahir benim canlara can olan benim

Azıp yolda kalmışlara hazır meded veren benim.”

Şiir böyle devam edip gidiyor. Sen bu şiire ne dersin? Benim kelimesini nasıl yorumlarsın? Sakın Yunus’a da bir şeyler söylemeyesin.

Arının kafasına bal yapma sanatını yükleyen ve o yüklenmiş emir ile bal yapan arı o balı kendi mi yapıyor? “Bu balı ben yapıyorum” dese arı, ne kadar doğru olur? Bana bu bal yaptırılıyor dese” daha doğru değil mi? Yoksa ona da mı vahiy geldi? Bir insanın derisine bir iğne batırıp o çok kısa zamanda ondan kan alan sivri sinek o kan çıkarma ve kaçma sanatını kendi mi öğrendi? “Ben bu harika hemşirelik sanatını kendim yapıyorum” dese ne dersin? Yoksa ona da mı vahiy geldi?

Mevlana Hazretlerinin, Ahmet Yesevi büyüğümüzün, Yunus Emre dâhisinin şiirleri ilham olarak kabul edilmiş, çünkü en zor bahisleri çok sade ve selis ifade etmişler, onlara da ilham eden Allah. Arının kafasına bal yapma sanatını yükleyen Allah, Yunus’un kafasına o harika şiirleri yüklese baldan harika olmaz mı?

Kendi de öyle diyor: “Ballar balını buldum/ Kovanım yağma olsun.”

Taziyelere gidiyoruz, her gelen ayetler, sureler okuyup gidiyor. “Şu okuduğun surelerden bir iki ayet meali ver” diyorsun. “Ben sadece hafızım” diyor. Camilerde mukabele okunuyor, yüzlerce okuyanın içinde anlayan bir-iki kişi var veya yok.

Benim babam ölene kadar, annem neredeyse her gün yarım cüz okurdu ama bir ayetin mealini veremeden öldüler.

Bediüzzaman “innallaha eştera minel müminine enfüsehüm ve emvalehüm biennelehüm cenne“ ayetini Altıncı Sözde bir örnekle, hikaye ile anlatır. O ayetteki eştera sözünü bir satış şeklinde bir kurmaca metine döndürerek anlatıyor. Hadi sen de yap. O ve yüzlerce bahislerde yazdırıldı kelimesini senin anladığın manada haklı çıkaran bir kayıt bulursan gel bize ne söylersen söyle.

Laşerika leh ayetini İslam dünyasında hiç kimsenin aklına gelmeyen bir kurmaca metinde anlatıp bütün fen bilimlerinden aldığı verilere göre hem ispat edip hem de, on başlı canavar gibi küfrün temsilcisiyle alay eden Bediüzzaman. Haydi sen de bu laşerikeleh kelimesini bir kurmaca modunda yaz. Yazamazsın. Yaz, sen de “bana yazdırıldı” de. Biz sana darılmayız zevat-ı alişan!

Bediüzzaman‘ın bütün bahislerinin çok az bir kısmını anlıyor insanlar. Bir çoğunu sadece okuyor. Çünkü onu anlayacak arka planda entelektüel birikimi yok.

Yunus ne diyor bak:

“Ben okudum ismi azam ki vücuda geldi alem

Koyuban adımı adem benim uş cihana geldim

Kamu yerde ben bulundum kamu zerrede bilindim

İsa’nın ağzında dua oldum bile geldim

Ay oldum aleme doldum, bulut oldum göğe ağdım…”

Böyle devam ediyor şiir. Ben bir aklı evvel olsam bu şiirdeki Yunus’a birşeyler söylesem beni alkışlarlar galiba biçareler. Ben de “ne büyük şeyler söyledim” diye övünsem “yazdırıldımcılar” gibi hayret değil mi?

Bu büyük büyük insanlara dil uzatmak kimin haddine. Hattat Hamid’e “o büyük zata iki büyük Osmanlı hattatının eserlerini eleştir” demişler. O da “ben kimim ki onların eserleri hakkında konuşayım” demiş. Mehmet Akif, Hersekli Arif Hikmet’in ölümü üzerine yazdığı bir manzum şiirde, onun ilmi kifayeti konusunda kendini aşağılar der ki “ben kim Hersekli kim, ben değil ülemayı Benam Akif‘in büyüklüğü karşısında ben kim Akif kim” der.

İnsanın iki vasfı vardır biri haddini bilmek, biri hesabını bilmek. Merhum Akif hazretleri “ben haddimi bildim de hesabımı hiç bilemedim” diyor.

Mark’sın doktora tezi Epikür ve Demokritosun felsefelerinde tabiat. Bu tez yüzünden üniversiteden atılmış, ateist diye. Bediüzzaman, Marks’ın dünyada ateizm tezini yani atomun hareket ve hikmetini anlatan başka adam yok, bunları niye görmüyorsunuz? Kant’ın akılla ilgili üç eseri var. Git, oku, gel. Bir de Bediüzzaman’ın satır aralarında nihilist akılları, deist akılları, münkir akılları, münafık akılları nasıl hizaya getirdiğini gör, ondan sonra konuş cancağızım.

Kant’ın estetiğini oku, güzel kelimesine getirdiği genişliği gör. Bir de Bediüzzaman’ın güzel kelimesine getirdiği boyutları gör ondan sonra konuş.

Cumhuriyet dönemi şairlerinden Enis Behiç Koryürek, Varidat-ı Süleyman isimli eserini Süleyman Çelebi adlı bir mevlevinin ruhuyla teması sonucu yazdığını söylüyor. Yani ona yazdırılmış. Ona ne diyelim, ey yazdırıldıcılar! Yüz yıl bütün ateist ve deistlerin, dinsiz felsefenin karşısında durmuş, dinsizliğe açılan bilim yorumculuğunu Uluhiyyetin önünde diz çöktüren bir adam ile uğraşmayın. Lanet-i Rabbaniye sizinle olur. Zaten memleketin hali ortada din büyükleri ile oynamayınız. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
10 Yorum