Dr. Selçuk ESKİÇUBUK
Yeni bir Türkiye’ye merhaba
Bu gece çok kişi uykusuz kaldı, Tv’leri izledi, Referandum sonuçlarını merak etti. “Evet” isteyenlerin haklı nedenleri vardı, “Hayır” diyenlerin de. Sandıklar açıldı, oylar sayıldı ve milli irade tecelli etti, “Evet”. İki sene sonra Başbakanlık hükümet sistemi yerine Cumhurbaşkanlığı Hükümet sistemine geçilecek. Artık boş tartışmalar bitmeli, şimdi yeni sisteme uygun seçim kanunlarını, siyasi partiler kanunlarını düzenlemek, istikrar için savunulan seçim barajlarını indirmek zamanı. Bütün siyasi düşüncelerin yeterli oy aldıklarında mecliste temsil edilmeleri önünde hiçbir kısıtlama olmamalıdır.
Bugünlere nasıl geldik bir hatırlamak lazım. Bu konuda daha önce yazdığım makalede Cumhurbaşkanlığı seçimlerini daha teferruatlı anlatılmıştım. (https://www.risalehaber.com/16-nisan-2017-referandumu-neden-cok-onemlidir-19109yy.htm). Bugün son 10 yılın değerlendirmesini yapacağım. Bugünkü neticenin kapısı ise 10 yıl önce açıldı. TBMM 11. Cumhurbaşkanını seçecekti, ilk tur oylama 27 Nisan 2007 de yapılacaktı ve AK Parti’den Abdullah Gül aday oldu.
Anayasa’nın 102. maddesine göre Cumhurbaşkanı seçilebilmek için, şimdiye kadarki seçimlerde ilk iki turda nitelikli çoğunluk (367 oy), sonraki iki turda ise salt çoğunluk (276 oy) aranıyordu. Eski Yargıtay Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Abdullah Gül aday olunca ortaya yeni bir fikir attı. 26 Aralık 2006'da Cumhuriyet’te yayımlanan yazısında, Anayasada belirtilen 367'nin sadece karar yeter sayısı değil, aynı zamanda toplantı yeter sayısı olarak kabul edilmelidir dedi. Bu görüşe göre oylamalara en az 367 kişinin katılması gerekir, aksi halde sonucun geçersiz olması gerektiğini iddia etti. Böylece meclisteki sandalye sayısı 354 olan iktidar partisi, tek başına kendi oylarıyla Cumhurbaşkanı seçemeyecekti. Aynı dönemde ana muhalefet partisi lideri Deniz Baykal, iktidar partisinin uzlaşma olmadan kendi adayını çıkarması durumunda oylamalara katılmayacaklarını söyledi.
Mecliste böylece yeni bir oyun tezgahlandı, ANAP’ın 20 milletvekili, DYP nin 4 milletvekili vardı. DYP lideri Mehmet Ağar ve Anavatan lideri Erkan Mumcu üzerinde yoğun baskılar kuruldu, ilk tur oylamaya katılmamaları sağlandı ve böylece ilk tura 361 kişi katıldı, Abdullah Gül 357 oy aldı.
Oylamanın hemen sonrasında, CHP 367 iddiasıyla seçimi Anayasa Mahkemesine taşıdı. Aynı günün akşamı Genelkurmay başkanlığı internet sitesine, daha sonra e-muhtıra olarak anılacak, bir basın açıklaması koydu. Açıklamada seçimlerde laikliğin tartışma konusu yapıldığı ve Genelkurmayın bu konuda taraf olduğu söylendi. Sözde değil özde laiklik vurgusu yaptı. Anayasa Mahkemesi 1 Mayıs'ta verdiği kararla, 367 iddiasını kabul etti ve yapılan 1. tur oylamayı iptal etti. Bunun üzerine 6 Mayıs'ta yapılan iki yoklamada da toplantı yeter sayısının (367) bulunamayışı yüzünden 11. Cumhurbaşkanı seçilemedi.
AK Parti'den bu manevra üzerine erken genel seçim kararı çıktı ve Parti 24 Haziran'da seçimlere gidilmesi için meclise teklif sundu. Daha sonra, Yüksek Seçim Kurulu’nun seçim takviminin işleyebilmesi için 22 Temmuz tarihi önerisine uyularak, tüm partilerin desteğiyle seçim kararı alındı. Bu arada Anayasada bazı değişikliklere gidildi. Bunlardan en önemlisi Cumhurbaşkanının meclis tarafından değil, halk tarafından iki turlu oylamayla seçilmesi idi. 7 yıl olan görev süresi 5 yıla düşürülerek, iki kez seçilebilmenin önü açıldı. Değişiklik paketi mecliste 376 oyla kabul edildi. Ancak yeni Cumhurbaşkanı seçilemediğinden, görev süresi dolmasına rağmen görevini sürdüren Ahmet Necdet Sezer, üzerinden operasyon yine devam etti. Sezer yapılan değişiklikleri "rejimi sıkıntıya sokar" eleştirisiyle veto etti. Değişiklik paketi tekrar geldiği mecliste, bu kez 370 oyla aynen kabul edildi. Aynı metinle ikinci kez önüne gelen paketi veto yetkisi bulunmayan Sezer, 15 Haziran'da paketi halk oylamasına sunma kararı aldığını; ayrıca Anayasa Mahkemesine iptal davası açacağını duyurdu. Ancak Yüksek mahkeme 5 Temmuz'da verdiği kararla Cumhurbaşkanlığının iptal taleplerini reddetti. Değişiklik paketi 21 Ekim'de yapılan halk oylamasında, yüzde 68 oyla kabul edilerek yürürlüğe girdi.
22 Temmuz 2007 seçimlerine 14 siyasi parti ve 699 bağımsız aday katılır. AK Parti bu seçimlerde rekor kırar, 16.327.291 oy, % 46,58 oy oranı ve 341 milletvekilliği kazandı. CHP ve MHP Parlamentoya girer fakat oylamaya katılmayan ANAP ve DYP ve diğer siyasi partiler % 10 baraj yüzünden siyaset sahnesinden silinir gider. Milli irade oyunu yine bozmuştur.
Abdullah Gül 28 Ağustos 2007 tarihinde yapılan Cumhurbaşkanlığı seçiminin 3. turda 339 oy alarak Türkiye Cumhuriyetinin 11. Cumhurbaşkanı seçildi. Abdullah Gül’ü seçtirmemek için Mecliste yapılan manevralar, Sabih Kanadoğlu’un iddiaları, Genel Kurmay Başkanlığının e-muhtırası, Sezer’in vetosu ve basın yoluyla yapılan her türlü engellemelere karşın Gül Cumhurbaşkanı olur.
21 Ekim 2007 tarihinde çok önemli bir olay daha olur, Cumhurbaşkanının halk tarafından seçilmesi başta olmak üzere birtakım Anayasa değişiklikleri Referandum ile halkoyuna sunulur, referandum da “Evet” oyu çıkar.
28 Ağustos 2014’te ilk defa halk tarafından Cumhurbaşkanını seçecektir. Erdoğan, İhsanoğlu ve Demirtaş aday olurlar. FETÖ dahil bütün muhalif güçler, siyasal partiler Erdoğan’ın karşısındadır, işbirliği yaparlar. Ama bunlara rağmen Recep Tayyip Erdoğan %51,79, İhsanoğlu %38,44 ve Demirtaş %9,76 oranında oy alır ve Erdoğan ilk turda Cumhurbaşkanı seçilir.
367 garabetiyle CHP tarafından sahnelenen oyunlar ters tepmiş, sonunda Cumhurbaşkanlarına halk tarafından seçilme yolu açılmış, şer odaklarının oyunları bozulmuş ve milli iradenin temsili güzel bir netice vermiştir.
Bugüne kadar geçmişteki siyasi liderlerden başkanlığa taraftar olmuş Demirel, Özal, Türkeş, Erbakan zamanlarında siyasi şartların müsait olmaması nedeniyle başkanlık sistemine geçmek için bir adım atılamamıştır. Fakat CHP+ANAP+DYP’nin Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olmaması için açtığı yerden ilahi kader halkın seçeceği bir Cumhurbaşkanının kapısını açmıştır. Bu millet daha sonraki seçimlerde ANAP ve DYP‘yi cezalandırmış ve onları siyaset mezarlığına bir daha çıkmamak üzere gömmüştür. Bu millet kendine yapılan hiçbir şeyi unutmaz.
1982 Anayasasında Kenan Evren’e göre ayarlanmış sonsuz yetki ama sorumsuzluk hakkı bu sefer halk tarafından seçilen Tayyip Erdoğan’ın eline geçmiş, o da halk tarafından seçilen bir lider olduğu için bütün yetkileri sonuna kadar kullanınca muhalefet bundan rahatsız olmuştur.
AK Parti başkanlık sistemine taraftar olmasına rağmen sayısı yeterli olmadığından bugüne kadar bu değişikliği işleme koyamamıştır. 7 Haziran 2015 seçimlerinde AK Parti % 40,87 oy oranıyla 258 milletvekilliği kazanmış ama hükümeti ne tek başına kurabilmiş ne de koalisyon hükümeti olarak kuramamıştır. Bunun üzerine 1 Kasım 2015’te yeniden seçime gidilmiş ve AK Parti; % 49,49 oy oranı ile 317 milletvekili kazanmış ve hükümeti kurmuştur.
15 Temmuz 2016 gecesi bütün Türkiye FETÖ tarafından organize edilen başarısız bir askeri darbe teşebbüsüyle karşı karşıya kalmış ve Cumhurbaşkanının halkı sokağa çağırması ile darbe bastırılmış ama bu millet 249 şehit ve 2150 gazi vermiştir.
Artık bir kez daha anlaşılmıştır ki hain emperyalist dış çevreler, FETÖ, PKK, PYD ve memleket içindeki asker kıyafetli cuntacılar fırsat bulduklarında darbe yapabilirler. Vatan tehlikededir, zaman birlik zamanıdır. Güçlü hükümete ve güçlü bir lidere ihtiyaç kaçınılmazdır.
Sayın Bahçeli Başkanlık sistemini destekleyeceğini ilan etmesiyle her şey değişmiş, partisinden ve CHP’den birçok eleştiri almasına rağmen 18 maddede değişiklik getiren maddeleri AK Parti ile birlikte hazırlamış ve birlikte meclis genel kurulundan geçirerek halkoyuna sunulmasını sağlamıştır. Her ne kadar MHP’nin içindeki bölünmeler seçimlerde evet oylarının az çıkmasının bir nedeni olsa da MHP meclis grubunun anayasa komisyonu ve genel kurulda bu değişikliklerin arkasında durması çok önemlidir. Bu destek olmasaydı bugün bu referandum olmaz ve bu evet sonucu alınmazdı. Türk milleti MHP’nin bu tarihi kararını asla unutmayacaktır.
Bu arada başta Almanya olmak üzere Hollanda, İsveç, Fransa ve bütün Avrupa ülkeleri ve ABD siyasi tarihimizde ilk defa “hayır” kampanyalarına açıkça destek vermiştir. Darbeyi başaramayan FETÖ ile onlarla işbirliği içinde olan PKK, PYD yurt içinde ve dışında bütün güçleriyle “Hayır”ın yanında yer almıştır.
Bu şartlar altında 16 Nisanda Anayasa değişikliği halkoyuna sunulmuş ve % 51.40 oranıyla başbakanlık kaldırılmış ve Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine geçilmiştir. Milli irade böyle tecelli etmiştir. 6 Eylül 1987’de siyasi yasakların kaldırılması için de bir referandum yapılmıştı, % 50. 16 Evet deyince yasaklar kaldırılmıştı. Demirel, Ecevit, Erbakan, Baykal ve diğerlerinin yasakları kaldırılmıştı. Daha sonraki yıllarda Demirel başbakan, Cumhurbaşkanı olmuş, Ecevit başbakan olmuş, Erbakan başbakan olmuş ve Baykal da parti genel başkanı olmuştu.
Yeni sistem inşallah ülkemize hayırlar getirecektir. Önümüzde 2 yıl daha vardır, meclise çok iş düşüyor, yeni sisteme ait çıkması gereken uyum kanunlarını derhal çıkarmalı ve ülkeyi 2 yıl sonraki seçimlere hazırlamalıdır.
Bütün siyasi partiler bugünden tezi yok kendilerini yeni Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemine hazırlamalıdır. Artık ya Cumhurbaşkanlığına aday olacaklar, kazanırlarsa ülkeyi idare edecekler kazanamazlarsa milletvekili bile olamayacak ve partilerin genel başkanlığında kalamayacaklardır. Eğer aday olmazlarsa ülkeyi idare etme gibi bir iddiaları da olmayacaktır. Koalisyon hükümetleri de siyaset mezarlığına gömülmüştür. Ya tek başına idareye talip olacaklar ya da olmayacaklardır.
Ana muhalefet partisi olarak yıllardır parlamentoda kalan CHP’nin bundan sonraki genel başkanları eğer Türkiye’yi idare etmeye talip ise Cumhurbaşkanlığına aday olmak zorunda olacak ya kazanacak ülkeyi idare edecek ya da seçimi kaybedince milletvekili bile olamayacaktır. Çünkü iki seçimde aynı gün yapılıyor. Ve orada artık genel başkan olarak da kalamayacak, yerini bir başkasına bırakacaktır. Belki de CHP nin “Hayır” cephesinde olmasının en büyük nedeni budur. Öyle eskisi gibi seçim kaybeden genel başkanların ana muhalefet partisi genel başkanı olarak orada kalması mümkün değildir.
Bu yeni sistem sayesinde Ana muhalefet Partisinde de değişim yaşanacak, kaset savaşları sona erecektir. Yeni sistemin Türkiye’ye, halkımıza ve İslam dünyasına hayırlar getirmesi dileklerimizle.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.