İsmail BERK
Ayakta bir millet, darbeler bir illet
Cuma'nın bitmeye yakın gecesinde bir telefonla televizyona koştum.
Gördüğüm ilk ekran görüntüsü Boğaziçi Köprüsünü trafiğe kapatan ve tutan bir grup askerdi.
"Eyvah" dedim. Benzer bir kıpırdama ise Ankara'da yaşanıyordu.
12 Eylül 1980 sabahında erken bir saatte, kaldığımız evde ziyarete gelen Ahmet Rüzgar abimizin tedbirli soruları ve ardından "inkılap oldu" dediğinde daha önceki darbelerden gelen acı ve tecrübeleleri ile telaşını anlayacak bir yaşta değildik. Henüz üniversiteye başlamış bir öğrenciydik.
Sonra darbeler bu millete çok ağır bedeller ödetti. Toplum çok acı çekti. Hala da izlerini, anayasasını, bir çok dayatmasını ve gölgelerini maalesef yaşıyoruz.
12 Mart 1971 muhtırası...
12 Eylül 1980 darbesi...
27 Mayıs 1960 darbesi...
Yakın bir gelecekte 28 Şubat darbesi...
Ve ardı arkası kesilmeyen ara darbeler. Bir sıtma hastalığı gibi sürekli nüks eden bir illet bu darbecilik.
Osmanlıdan günümüze kadar uzanan bir hastalık. Hem de bulaşıcı bir hastalık. İlkleri Osmanlı'da "Halaskar-ı Zabitan" olarak bilinen sözüm ona "Kurtarıcılar." Cenah-ı askeriyeden gelince "Kurtarıcı askerler" parolası ile bu güne kadar darbeciliğe devam ettiler.
Meşru olmayan bir teşebbüs. Üstelik hak ve hukuku gaspeden bir dikta ve cunta hareketi darbecilik.
2016 Türkiye'sinde askeri tanklar ve yol kesen silahlı bir güçle ekranda haberleri takip etmek, büyük bir talihsizlik. Milletin mukadderatına bir hançer gibi saplanmış bir cinayet güruhu.
Bu haberleri görmek ve yaşanan cinnetin darbe seslerini ilerleyen saatlerde farketmek, gerçekten bunaltıcı bir havaydı.
Geçmişte yaşananlar ve hala devam eden otoriter bütün sistemlerin anası olan darbecilik, masum ve mahzun topluma dayatılacak bir dönem/zaman olmamalı.
Bu millet, bu illetle 150 yılını tüketti.
Yazık oluyor ülkemize.
Ama ümitle ve sonuçsuz bir teşebbüs olur duasıyla sabahladık bütün millet gibi. Risale-i Nur'dan aldığımız yakın tarih perspektifleri ile baktığımızda; "Cebri, keyfi, küfri, askeri" yapılanmaların, sistem ve demokrasi dışı hayata, temel hak ve hürriyetlere müdahaleleri, hep hüsran ve başarısızlıktır.
Bu anlamda duamızı ve dâvâmızı elden bırakmadan iradeli olmanın, sebat ve şevk dinamikleri ile hareket etmenin gereğine inandık hep.
Bu karanlık saatlerin sabahın aydınlığına dönüşeceğine dair içimizdeki ümit büyüdükçe, milletin teşebbüs cesareti hainlerin direncini kırdıkça, demokratik reflekslerin boyutu büyüdü.
Meydanlar, caddeler halkındı, hakimiyetlerini de oradan perçinlediler bu denli. Darbenin karanlığı, demokrasini aydınlığına teslim oldu.
Bu gece dua gecesiydi.
Belaların def'i için.
Bu sıkıntının hafif atlatılması için.
Vatan evlatlarının bu sonu meçhul ve karanlık illete alet olmamaları ve güvenlik güçlerinin karşı karşıya gelmemesi için..
Dualar, camiden selalar, halkın tepkisi ve meşru müdafaası toplumun diri ve dinamik tepkileri olarak kayda geçti bu gece.
Sabaha yakın bu satırları yazarken, belirsizlikler olsa da Allah'ın izniyle bu gayri meşru illet ve hareketlere bu millet asla prim vermedi geçmişte, bundan sonra da vermeyecektir.
Bu musibetten ciddi dersler çıkarıp daha dikkatli, hüşyar ve şuurlu olmak zamanı.
Bu illetten her kesim kendine bir ders çıkarmalı ki, ona göre tedbirimizi, bilincimizi, karşı duruşumuzu daha da kökleştirelim ki, artık darbeler hızarında doğranmayalım.
Çok şükür darbe püskürtülmüş ve akamete uğramıştır.
Bu muvaffakiyet geniş bir yelpaze ve iradenin mecliste, kamu kuruluşlarında, devlet organlarında, halkta, sivil toplum kuruluşları ile medyada ortak bir irade ve tavır ile yansıtılmıştır.
Diyanet'in tutumunu ve aktifliğini de ayrıca memnuniyetle kaydetmek gerekir.
Şimdi bundan sonrası için menfilere tavır ve ceza kadar, müspet adımlara ve inkişaflara da yeni kapılar açmak zamanı.
Birlik ve kardeşlik etrafında topyekun darbelere karşı ortak irade ortaya koyan kişi, kurum ve farklılıklarla bir arada demokratik yenilenmeyi inşa etmeye sıra geldi.
Hukukuna ve meşru müdafaa hakkına dünden beri coşkuyla sahip çıkan toplum, darbeciliği tarihe gömmüştür.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.