Mustafa ÖZCAN
Batı kriterleri, peygamber kriterleri!
Bazen Brüksel kriterlerinden bazen Kopenhag kriterlerinden bazen de Ankara kriterlerinden bahsedilmektedir. Genel olarak Batı medeniyetinin yükselişiyle birlikte Batı kriterleri hakim olmuş, küreselleşmiştir. Bununla birlikte Batı kriterlerinin İslam dünyasına yansıması sancılı ve sadet dışı olmuş veya kalmıştır. Batılılar ‘Bon pour L'orient/Şarka yakışır’ kavramıyla birlikte çifte standardı içselleştirmişlerdir. Bu çifte standart nedeniyle İttihatçıların ileri gelenlerinden Ahmet Rıza Bey daha önce despot veya zorba olarak gördüğü, saydığı İkinci Abdulhamit Han’a zamanla hayran hale gelmiştir.
Elbette Batı içinde bir sistem kurulmuş ve bu sistem Avrupa Birliği ile en yüksek seviyesine ulaşmıştır. Bununla birlikte siyasi sürecini tamamlayamadığından ve bir de küreselleşme nedeniyle çaptan düşmeye başlamıştı. Ahmet Rıza Bey, ‘Bon pour L'orient’ sözünü yani şarka özgü veya yeter ifadesini şerh edebilmek için ‘Batı’nın Şark Politikalarının Ahlaken İflası’ adıyla bir kitap neşretmek zorunda kalmıştır. Aralarında bir bağlantı olmasa bile Ebu’l Hasan en Nedevi’nin Müslümanların Gerilemesiyle Dünya Neler Kaybetti kitabı da Ahmet Rıza Bey’in kitabının tamamlayıcı boyutlarından birisidir. Tersi de savunulabilir. Elbette Batı kriterlerinin kendi içinde bir değeri var. Bununla birlikte en son Ermeni tezlerini sahiplenme meselesinde de tekraren gördüğümüz gibi şarka karşı adil değiller. Bu çifte standarttan gelmektedir. Bunu Roma dönemine kadar icra etmek mümkündür. Zihin dünyalarında Müslümanları barbar ve öteki olarak gördükleri bir gerçek.
*
Bunun temelleri Hıristiyanlık öncesinde olduğu gibi tortuları Hıristiyanlık sonrasına da devretmiştir. Hıristiyanlıktan vazgeçseler de İslam düşmanlığından vazgeçmemektedirler. Yaygınlık kazanan başörtüsü yasağı gibi yasaklar buna mühim örnek teşkil eder. PEGİDA gibi İslam karşıtı hareketler de bunun açık ispatıdır. Bununla birlikte, Bosna’nın milli şairi Cemaleddin Latiç gibiler Ebu Hanife kriterleriyle Kopenhag kriterleri arasında köprü kuruyorlar. Bununla birlikte Ermeni tezlerinin kabulü ve Boşnakların yakın geçmişteki katliamlarının göz ardı edilmesi Boşnakları Batı karşısında muğber, mütereddit ve şüpheci kılmaktadır. Ateist olmasına rağmen Mitterrand Bosna’da Müslümanların egemen olduğu bir yapıyı Batı’nın ruhuna aykırı olarak kabul etmiştir. John Major da aynı anlayışla veya bakış açısıyla hareket etmiştir.
*
Batı’nın bütün kriterleri alınır mı veya bütün kriterleri yanlış mıdır? Toynbee gibiler medeniyetin bir paradigma olduğunu ve parçalı olarak kabul veya reddinin söz konusu olmadığını söylerler. Halbuki, tarihte etkilenme olmuş ama tümden kabul veya ret olmamıştır. Bediüzzaman bu noktada İmam-ı Rabbani’den almış olduğu telahuku efkar kavramını daha geniş dairede kullanır. Beşer tecrübesi ve deneyimleri elden ele ve medeniyetten medeniyete devreder. Buna fikirlerin kenetlenmesi ve birbirine eklemlenmesi denilir. Dolayısıyla beşer birbirine tecrübe ve deneyim aktarır. Birbirinden deneyim devşirir. Bundan dolayı hiçbir medeniyet diğerinin tıpkısı veya aynısı değildir. Zaten medeniyetler kopya edilmez, taklit edilir. İslam dünyası da Batı’yı kötü bir biçimde taklit etmiştir.
Peygamberimiz (asm) Peygamberlik mişkatından ve kandilinden bize Batı’nın havassını bildirmiştir. Bu havassına Batı ayetleri başlıklı yazımda değinmiştim. Peygamberimiz (asm) bazı özelliklerinden dolayı Batılıları övüyor. Batılıların fitne karşısında en halim bir topluluk olduğunu bildirir. Tökezledikten sonra süratle toparlandıklarını nazara verir ve bu özellikleriyle de över. Hamle güçlerini kaybettikten sonra hemen yeniden kazanırlar. Üçüncü özellikleri ise sosyal devlet olmaları yetim ve miskini gözetmeleri onlara sahip çıkmalarıdır. Batılılar kendi özel hayatlarında cimri görünmelerine rağmen yine de organize sosyal yardımlardan geri durmazlar. İkinci Dünya Savaşının ardından Avrupa dünyanın en gelişmiş sosyal devletine tanık olmuştur. Küreselleşme ile birlikte bu alanda da gerilemeye tanık olunmaktadır. Peygamberimiz (asm) dördüncü hassa veya haslet olarak onların krallarının zulmüne geçit vermediklerini beyan eder (Müslim:Kitabu’l fiten, kıyamet kopmadan Rumların dünyanın ekserisi olması babı). Gerçekten de aralarında demokrat ve çoğulcu bir yapıya haizdirler. Batı Kilise tasallutundan kurtulduğu gibi aynı zamanda kralların veya yöneticilerin zorbalıklarını da aşmıştır.
Peygamber kriterleri doğrultusunda Batı’nın bazı hasletlerinin müspet ve olumlu olduğunu görüyoruz. Bu noktalarda onlardan yararlanmak elbette mümkündür. Peygamberin (asm) tezkiye ettiği Batı kriterleri veya özellikleri devşirilebilir. Bununla birlikte Batı kriterlerini karşılaştırmadan almak, tamim etmek İslami kimliği zedeler. Brüksel kriterleri ancak Medine kriterlerinin süzgecinden geçirilerek kabul edilebilir.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.