Vehbi KARAKAŞ
Bediüzzaman’ın müsbet hareketini oluşturan hasletler (IV)
Bediüzzaman’ı, takip ettiği çizgide haklı, güçlü ve başarılı kılan onun müsbet hareketi idi. Ne idi bu müsbet hareket? Hep olumlu bakma, olumlu görme, olumlu düşünme, olumlu konuşma, olumlu eylem ve hep olumlu dua idi. Taviz vermeden tahammül etmekti, dikleşmeden dik durmaktı. Hikmetle ve güzel öğütle davetti.
Acaba Bediüzzaman’ın hizmet modelini tanımlayan bu “müsbet hareket” tabiri nerden besleniyordu, onu oluşturan hasletler ne idi?
1-İhlastı, muhabbetti, hılletti, isardı, ferağatti, sabırdı, sebattı, kısaca Peygamber yolu, yöntemi ve ahlakıydı. O, yaptığı işlerde yalnız Allah’ın rızasını gözetti. “Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. Eğer O kabul etse, bütün halk reddetse tesiri yok.”[1] dedi.
Onun dilinde ve gönlünde “ihlas, en mühim bir esas, en büyük bir kuvvet, en makbul bir şefaatçi”[2]idi.
Bediüzzaman kaleme aldığı ihlas risalesiyle etrafına hep şu pozitif düşünceleri enjekte etti:
a-Başkalarını noksan görmekle ve göstermekle uğraşmayı bırak. Kendi meslek ve meşrebinin muhabbetiyle meşgul ol.
b-İslam dairesinde bulunan bütün meşreplerle ittifak edilebilecek sevgi ve kardeşlik bağları var. Onları bul, bil ve gereğini yap.
c- "Mesleğim haktır," yahut "daha güzeldir"[3] diyebilirsin. Ama başkasının mesleğinin haksızlığını veya çirkinliğini îma eden "Hak yalnız benim mesleğimdir" veyahut "Güzel benim meşrebimdir" diyemezsin.”[4]
d-Allah’ın inayet ve tevfikini yanında görmek ve dindarlıktaki izzeti elde etmek istiyorsan ehl-i hakla ittifak et.[5]
2-Bediüzzaman’ın müsbet hareketini oluşturan hasletlerden biri de “MUHABBET”ti. Bediüzzaman, “Biz Muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur.” diyordu. “Allahım, bizi sevginle, seni sevenleri sevmekle ve bizi sana yaklaştıracak şeyleri sevmekle rızıklandır,” diye dua ediyordu.
Muhabbet, Risale-i Nur’un ruhudur. Bediüzzaman eserlerini yazarken kaleminde sanki mürekkep olarak muhabbeti kullanmıştır. Onun içindir ki onu okuyanlar, ehl-i muhabbet oluyor, muhabbet fedaisi kesiliyorlar. Onun içindir ki Bediüzzaman’ın eserlerini okuyanlarda muhabbetten başka bir şey görülmez.
Bediüzzaman’a göre “muhabbete en lâyık şey muhabbettir ve husumete en lâyık sıfat da husumettir…”[6]
Bu sözüyle demek ister ki, sevmeyi sevin, düşmanlığa düşman olun.
Yine der ki: “Husumet ve adavetin vakti bitti. İki harb-i umumî adavetin ne kadar fena ve tahrib edici ve dehşetli zulüm olduğunu gösterdi. İçinde hiçbir fayda olmadığı tezahür etti.”[7]
Bediüzzaman, mütecaviz olmayan düşmana, düşmanlık gütmeyi lüzumsuz görmüş, cehennem ve ilahî azabın onlara kâfi geleceğine dikkat çekmiş, iman ehline düşman olmayı da, muhabbetin sebepleri olan iman ve İslamiyet’i hafife alma ve divanelik saymıştır.[8]
Bediüzzaman’a göre, Müslüman, iman ehline düşmanlık yapamaz. İman ehli olup ta kötülük yapanlar olursa, böylelerine fenalıklarından dolayı yalnız acır, lütufla onları islah etmeye çalışır.[9]
Sevmek, kardeş olmak, kardeş olduğumuzun gereğini yapmak İslâmiyet’in mizacıdır, rabıtasıdır. Ehl-i adavet, mizacı bozulmuş bir çocuk gibidir, ağlamak ister, bir şey arar ki onunla ağlasın. Sinek kanadı kadar ehemmiyetsiz bir şey, ağlamasına bahane olur. Hem insafsız, bedbin bir adama benzer ki, sû-i zan mümkün oldukça hüsn-ü zan etmez. Bir seyyie ile on haseneyi örter. Seciye-i İslâmiye olan insaf ve hüsn-ü zan bunu reddeder.[10]
Aleviler de bediüzzaman’ın muhabbet şemsiyesi altında
Bediüzzaman’ın bu muhabbet bakışı Alevileri de içine almıştır. Al-i Beyt sevgisini meslek yapan Âlevîlerin, çok aşırı gitseler, Rafizî de olsalar, mutlak küfre düşmeyeceklerine işaret etmiş, sünnet dairesine çekilmelerinin faydalı olacağına dikkat çekmiş ve şöyle demiştir:
Hem, bu zamanda, ehl-i îmanın vahdetine çok zarar veren bazı siyasî cereyanlar Alevîlerin fıtrî fedakârlıklarından istifade edip kendilerine alet etmemek için, Nur dairesine çekmek büyük bir maslahattır. Madem Nur şakirtlerinin üstadı İmam Ali Radıyallahü Anh'dır ve Nurun mesleğinde Âl-i Beyti sevmek esastır, elbette hakîki Alevîlerin, kemal-i iştiyakla o daireye girmeleri gerektir.[11]
3-Bediüzzaman’ın müsbet hareketinin içinde bulunan hasletlerden biri de “HILLET”ti. Hıllet dostluk demektir. Dostluk nur ekolünün meşrebidir. Bu meşreb, Bediüzzaman’a göre:
“En yakın dost ve en fedakâr arkadaş ve en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmert kardeş olmayı gerektirir. Bu hılletin üssü'l-esası, samîmi ihlastır. Samîmi ihlası kıran adam, bu hılletin gayet yüksek kulesinin başından sukut eder. Gayet derin bir çukura düşmek ihtimali var; ortada tutunacak yer bulamaz.[12]
4-Bediüzzaman’ın müsbet hareketinin içinde bulunan hasletlerden biri de “UHUVVET=KARDEŞLİK”tir.
Bediüzzaman, “Mümin kardeşini sever ve sevmeli, fenalığından dolayı yalnız acır.”[13] Diyor. Şefkati, ılımlı ve olumlu davranışı bundan daha güzel anlatan hangi cümle olabilir?
Bu söz, hiç şüphesiz, Peygamberimizin şu mübarek sözünden ilhamını almış gözüküyor: “Gelmeyene git, vermeyene ver, fenalık yapanı affet.”[14]
Üstad Bediüzzaman, müsbet hareketi hakim kılmak için “UHUVVET RİSALESİ” ni kaleme almıştır. “Müminler ancak ve ancak kardeştir.”[15] Ayetini, “Müslüman Müslüman’ın kardeşidir.”[16] Hadisini o kadar ikna edici bir şekilde izah etmiştir ki okuyanın uhuvvet ve muhabbet fedaisi olmaması mümkün değildir.[17]
5-Bediüzzaman’ın müsbet hareketinin içinde bulunan hasletlerden biri de FERAGATtir. Feragat, Bediüzzaman’a göre maddî ve manevî herşeyi feda etmektir. Kendisi bunu yaptığını ve her işkenceye sabrettiğini söylüyor ve diyor ki:
“Bu sayede hakîkat-i îmaniye her tarafa yayıldı. Bu sayede Nur mekteb-i irfanının yüz binlerce, belki de milyonlarca talebeleri yetişti. Artık bu yolda, hizmet-i îmaniyede onlar devam edeceklerdir. Ve benim maddî ve manevî herşeyden feragat mesleğimden ayrılmayacaklardır. Yalnız ve yalnız Allah rızası için çalışacaklardır. Bize ezâ ve cefâ edenlere karşı hiçbir talebemin kalbinde zerre kadar intikam emeli beslememesini ve onlara mukabil Risale-i Nur'a sadakat ve sebatla çalışmalarını tavsiye ederim.[18]
6-Müsbet hareketin omurgasını teşkil eden unsurlardan biri de İSAR hasletidir. Kur’an, bu hasletin sahiplerini övmüştür. Bu haslet, sahabenin mesleği ve meşrebidir. Anlamı şudur: Hediye ve sadakanın kabulünde başkasını kendine tercih etmek ve hizmet-i dîniyenin mukabilinde gelen menfaat-i maddiyeyi istemeden ve kalben talep etmeden, sırf bir ihsan-ı ılâhî bilerek, nasdan minnet almayarak ve hizmet-i dîniyenin mukabilinde de almayarak hizmet etmektir. [19]
7-Bediüzzaman’ın müsbet hareketinin içinde bulunan hasletlerden biri de TEVAZU VE MAHVİYETTİR
Tevazu: Alçak gönüllülük, büyüklenmemek ve mahviyet hâline denir. Der ki: “İnsanda büyüklüğün mikyası, küçüklüktür; yani, tevâzudur. Küçüklüğün mizânı büyüklüktür; yani, tekebbürdür."[20]
"Said’in, tam toprak gibi mahviyet, terk-i enaniyet ve tevazu-u mutlakta bulunması şarttır; tâ ki Risaletün-Nuru bulandırmasın, tesirini kırmasın."[21]
Pekii bu sözlerin sahibinde tevazu nasıl görünmüştür? Bu sorunun cevabı onun şu sözlerinde ayan beyan görünmektedir:
“Said yoktur, Said’in kudret ve ehliyeti de yoktur, konuşan yalnız hakikattir.”
“Ey sersem nefsim ve pürheves arkadaşım!”
“Ey fahre meftün, şöhrete müptela, medhe düşkün, hodbinlikte bîhemta sersem nefsim.”
“Ben kendimi beğenmiyorum, beni beğenenleri de beğenmiyorum.”
Bediüzzaman’ın bu hali, okuyucuları üzerinde büyük etki oluşturmuş, her geçen gün beğenenlerini ve okuyucularını kat be kat artırmıştır.
Çok rahat diyebiliriz ki çağımızın en büyük müsbet olayı Bediüzzaman’dır. En büyük müsbet inkılap ta onun gerçekleştirdiği inkılaplardır. Onun sayesinde Allah’ın yardım ve izniyle inkâr imana dönüşüyor. Münkir mümin oluyor. Bundan daha büyük inkılap olur mu?
8-Bediüzzaman’ın müsbet hareketinin içinde bulunan hasletlerden biri de İKNA’dır. Bediüzzaman, tebliğde sertliği ve kaba kuvveti değil, ikna ve irşadı esas almıştır. Çünkü o, inanıyor ve diyordu ki "Medenîlere galebe çalmak, (üstün gelmek) ikna iledir, sözden anlamayan vahşiler gibi icbar ile değildir."39
Bu sözüyle Bediüzzaman, tebliğ ve cihad yolunda olanların veya fikrini ve ürününü kabul ettirmek isteyenlerin despot ve zorba tavırlardan uzak durmaları gerektiğini vurgulamıştır. İnsanlara hitap etme, bir şeyler söyleme makamında olanları da "Her sözün doğru olmalı; fakat her doğruyu söylemek, doğru değildir."
"Haklı her meslek sahibi, mesleğim haktır, diyebilir; ama hak yalnız benim mesleğimdir, diyemez."41 gibi sözleriyle uyarmış, barışı zedeleyecek, kavgayı körükleyecek söz ve davranışlardan uzak durmaları gerektiğini vurgulamıştır.
Mürşid alimleri, "Mürşid alim, koyun olmalı, kuş olmamalıdır. Çünkü koyun kuzusuna süt verir, kuş yavrusuna kay42 verir." sözüyle tarif eden Bediüzzaman, onların hazımlı, sabırlı, söylediklerini önce kendi dünyalarında yaşayan insanlar olması lazım geldiğine dikkat çekmiştir.
"Güzel gören, güzel düşünür; güzel düşünen hayatından lezzet alır." sözü, Bediüzzaman'ın hal ve dilinin karakteri olmuş, okurlarının ve müntesiplerinin vazgeçilmez prensibi haline gelmiştir. Bunun içindir ki Bediüzzaman'ın ekolü, anarşi ve terör hareketlerinin hiç birinde boy göstermemiş, bu anlamda hiç kimseye prim vermemiş, hiç kimsenin oyununa gelmemiş, her zaman asayiş ve güvenin temel taşı olmuş ender ekollerden biridir. Bediüzzaman'ı ve oluşturduğu ekolünü inceleyen, Amerikalı araştırmacı yazar Meryem Cemile Bediüzzaman'dan bahsederken "Türkiye'yi İslam'a kazandıran âlim"44 hükmünü vermiştir.
Vatikan'da Papalık, Avrupa'da on ay içinde Müslüman olanlara; Niçin Müslüman olduklarına ilişkin bir kamuoyu araştırması yaptırdı. İslamiyet'i seçmiş 58 bin Avrupalıdan % 32'sinin Risale-i Nurları okuyarak İslamiyet'i seçtikleri gerçeği o kamu oyu araştırmasından ortaya çıktı.[22]
[1] Bkz. Lem'alar, Yirmi Birinci Lem'a, İhlas Risalesi, Birinci Düsturunuz
[2] Aynı yer, giriş
[3] Mektubat, 22. mektup
[4] Lem’alar, 20. Lem’a.
[5] Nursî, Lem’alar, 145-146
[6] Hutbe-i Şâmiye, s. 57-59
[7] Aynı yer.
[8] Bkz. Hutbe-i Şamiye 4. Kelime
[9] Aynı yer
[10]Hutbe-i Şamiye 4. Kelime
[11] Emirdağ Lahikası, 237-238
[12] Lem’alar, 156
[13] Mektubat, 22. Mektup, 1. mebhas
[14] Tirmizî, Ahkâm 18; Müsned ,I,235,303,313
[15] Hucurat, 49/10
[16] Buhari, Mezalim, 3
[17] Mektubat, 254-255
[18] Emirdağ Lâhikası-II, 80.
[19] Lem’alar, 144
[20] Mektubat, Hakikat Çekirdekleri, 93
[21] Kastamonu Lahikası, 12. Mektup
[22] Bkz. Karakaş, Vehbi, Hz. Peygamber’den Bediüzzaman’a Yansımalar, Hayat Yayınları, 2012- İstanbul.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.