Safa MÜRSEL
FETÖ darbesi neyin bedelidir?
Hem “kurmay”, hem de “orgeneral” iki eski Genel Kurmay Başkanı Hilmi Özkök ve İlker Başbuğ’un dönemlerindeki ihraçlarla ilgili açıklamalarını hayretle izliyoruz.
Sayın Özkök, görev süresi olan 2002-2006 arasındaki dönemde, “Biz, FETÖ’cüleri atmadık, Nurcuları attık” diyor. Sayın İlker Başbuğ ise, “2002-2010 arasında MİT raporu ile askeriyeden atılanların FETÖ’cü olmadığını” söylüyor. Devamla, “FETÖ, diğer Nurcuları tasfiye etmekte bizi kullanmış” diyor.
Ordudan irticacı diye ihraç edilen subayların, yalan yanlış bilgilerle atıldıkları, Milli Güvenlik Kurulu’nun bile aldaltıldığı ve kullanıldığı yönündeki açıklamlar, 15 Temmuz’a, niçin ve nasıl geldiğimizin çarpıcı bir izahıdır.
İtiraf niteliğindeki bu açıklamalara göre, ikisinin de özrü kabahatinden büyüktür. TSK’yı yönetenler, kurmay bir zeka ile esas sakıncalı yapılanmayı görmeleri gerekirken, uzun yıllar, hakkıyla görevini yapan subayları “mürteci” diye tasfiyeyi, meğerse, kurumsal marifet haline getirmişler.
Maksadım, Genel Kurmay Başkanlığın kadar gelmiş bu iki sayın iki orgeneralin, kişiliklerini rencide etmek değil. Mesele, şahıslar üstüdür ve milli bir meseledir. Asıl olan, acı da olsa, gerçeklerimizi görmektir.
İki sayın orgeneralin, görevde oldukları yıllarda, ordudan yapılan ihraçlar sebebiyle, “aldatıldıklarını ve yanıltıldıklarını” itiraf eden sözleri, ülke güvenliği bakımından düşündürücüdür. Devleti fetiş haline getirmenin vesilesi yapılan “Milli Güvenlik” kavramının, gerçekte ne kadar sahipsiz bırakıldığını yıllar sonra, bu açıklamalarla öğreniyoruz.
İrtica denen tehlikeyi paranoya haline getiren devlet aklının, sapla samanı karıştırdığı, dostunu düşmanını farkedemez hale düşürüldüğü anlaşılıyor. Daha ötesi, aynı devlet aklının maniplasyonlara ne kadar açık hale getirildiği, gerçek sakıncalı yapılanmaları, en az çeyrek asır ıskaladığı görülüyor.
Bir ülkenin silahlı kuvvetlerinin başında, en kritik dönemlerde görev yapmış iki genelkurmay başkanı, “FETÖ’cüleri değil Nurcuları attık” ve “yanıltıldık” diyorsa, 15 Temmuz’u yaşamış olmamızı hiç yadırgamayalım. Böyle bir yanılmanın ve aldatılmanın öyle bir sonucu olması kadar doğal bir şey olamazdı.
Siz kalkar, “dahilde mücadele silahla olmaz, silahla mücadele dış düşmana karşı yapılır, dahilde asayişi korumak asıldır” ilkesini ders almış ve ”asayişin (maddi ve manevi) bekçiliğini yapmayı” görev bilmiş insanları, nurcu, mürteci diye tasfiye ederseniz, dış güçlerle işbirliği yapmaktan ar etmeyen FETÖ tipi yapıların yolunu açarsınız.
Gerçek tehlikeyi görmeyen ve takıntılarına mağlup devlet aklı, darbeye adeta davetiye çıkarmıştır. Şükredelim ki, silahlı isyan tehkikesi karşısında, anında harekete geçen milli galeyan, FETÖ’yü tasfiye etmekle kalmadı, aynı zamanda, İnşallah ordudaki uzun yılların gafletini de tasfiye etti.
FETÖ yapılanmasında yer alarak, ülkesine operasyona kalkan yüksek rütbeli sayısı nerede ise, ordunun yarısıdır. Şimdi bu safralarından kurtulan TSK, hem içeride, hem sınırlarımızda dışarıya karşı dünyanın gıpta ve hayranlıkla takip ettiği operasyonlara imza atıyor. “Kahraman ordu”, ayağını bağlayan bağlardan “kendisini kurtararak” “dizginini ele al”dığını gösterir işaret ve beşaretler veriyor.
Dört yüze yakın generalli yapısıyla içeride yıllarca sadece terör örgütüyle baş edemeyen bir ordu, şimdi yarı mevcuduyla hem içeride, hem dışarıda başarı operasyonları nasıl yapabiliyor? Bu sorunun cevabı aranmalıdır.
Bu vesileyle tarihe şu notu düşmek gerekir: Disiplinli görev şuuruyla ve üstün başarı belgesini hak edecek kabiliyetleriyle hizmet veren inançlı subaylar, irtica bahanesiyle nurcu, tarikatçı diye ordudan atılmasaydı, FETÖ, 15 Temmuz darbesine teşebbüs imkan ve ortamını bulamazdı. O hareket, zaman içinde kaynağında enterne edilebilirdi. Yetkililerin kurmay basiretine yakışmayan bağnazlığı, ne yazık ki, bir ihanete zemin hazırlamıştır.
Devleti koruma bahanesiyle ve Atatürkçü hamiyet maskesiyle vatansever, inançlı askerleri ordudan tasfiyenin bedeli, FETÖ darbe kalkışması olmuştur. Bu yanlış tasarrufların sorumlularından, şimdilik sadece iki emekli Genelkurmay Başkanı konuştu. Daha konuşması gereken çok sorumlular olmalıdır. Konuşsunlar ki, önümüzü ve geleceğimiz daha iyi görelim.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.