Nurullah HALİLOĞLU

Nurullah HALİLOĞLU

Gıybet ve iftiralar semtimize uğramasın

Manevi hayatımızı tahrip eden iki önemli hastalık şüphesiz gıybet ve iftiradır. Şeytan-ı lain ehl-i imanı bu iki silahla zaafa uğratmaya çalışmaktadır. Ne yazık ki, nefsimizin de bizi aldatmasıyla çoğu zaman yaptığımız gıybet ve iftiralara rahat bir şekilde kılıflar bulabilmekteyiz. Üzülerek ifade edelim ki, suret-i haktan görünerek, aynı davaya hizmet ettiğimiz kardeşlerimizin eksikliklerini başkasına anlatmakla geçiyor bazı zamanlar güzelim dakikalarımız. Bu durumda sadece nefsimizin isteklerini yerine getirmiş oluyoruz. Bu da bize, gıybet ve çoğu zaman iftira günahı olarak dönmektedir.

Ehl-i zındıkanın var güçleriyle manevî cephemize saldırması ve bir çok değerlerimizden bizleri uzaklaştırması orta yerde iken hangi akla hizmet etmek için Müslüman kardeşimizin hatalarını başkalarına anlatmakla zamanımızı geçiriyoruz? İhlas ve uhuvvet düsturlarına baktığımız zaman bu durumların hiçbir şekilde bu düsturlara uymadığını göreceğiz. Her birimizin kendimizi murakebeden geçirerek bu tür hareketlerimize tez elden çeki düzen vermesi gerekmiyor mu?

Ne hazindir ki aynı kaynaktan faydalanan hizmet erleri de çoğu zaman gıybet yapma veya iftira etme hatasına düşebilmektedir. Bu üzüntü verici durumun haklı bir izahı nasıl olabilir? Neden iman ve İslâm davasına büyük zarar veren kin, haset, çekememezlik, gıybet ve iftira gibi habis urları kendi dünyamızdan atamıyoruz? Şüphesiz aklı başında olanın yapacağı şey sadece kendi hizmetiyle meşgul olmasıdır. Risale-i Nur gibi, asrın manevî hastalıklarına en tesirli ilaç olan eserlerin müellifi Üstad Bediüzzaman”ın hayatı ve bu konulardaki yaklaşımı bize güzel bir örnek olabilir. Onun hiçbir zaman ehl-i iman aleyhinde konuşması vaki değildir. Bu büyük Zat Kur”anî ve imanî hayat tarzıyla tam bir Asr-ı Saadet Müslümanı olmuştur.

Bizler de onun talebesi olma iddiasında isek, biran önce tefrikaya sebep olan manevî hastalıklardan kurtulmaya çalışmalıyız.Allah”ın rızasını kazanmayı hedef edinenlerin yapacağı şey, insanları kötülemekle, başkasının yaptığı hizmeti küçük görmekle zamanını geçirmek değil,  Allah için yapabileceklerinin en iyisini yapmak için çabalamak olmalıdır. Rıza-i İlahiyi esas maksat edinenlere insanların hatalarıyla uğraşmak yakışmaz. Büyük dava adamlarına kişilerle uğraşmak değil, davayı konuşmak ve ideallerini en geniş alanlara yaymak için çalışmak yakışır.

Hedefimiz kişileri, üstelik ehl-i imandan olanları gözden düşürmek olunca, her şeyi kendimize göre yorumlamaya başlarız. Mesela ihlastan bahsederken, hep kendimizi ihlaslı başkalarını da ihlassız bir şekilde görmeye başlarız. Oysa insanların kendisini ihlaslı başkalarını ihlassız görmesi şeytanın bir aldatmacasıdır. Nefsimizi temize çıkarmak gibi bir durum olur ki, bu durum bizim manevî hayatımızın tahribine sebep olur. Biliyoruz ki kendi nefsini beğenen bir insan nefsinin emrine girmiş bulunmaktadır.

Şunu da unutmamamız gerekir ki, artık mesaisini başkalarını kötülemekle geçirene kolay kolay kimse itibar etmemektedir. İslâm”a ve Kur”ana gönül verenler artık sadece hizmete itibar etmekte, laf kalabalığına önem vermemektedir. Yüce Rabbimiz bizleri nefis ve şeytanın şerlerinden korusun. Rabb-i Rahim bizlere, ihlas ve samimiyet eksenli hizmetler nasip etsin inşaallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum