Habibi Nacar YILMAZ

Habibi Nacar YILMAZ

İnayet Abinin Gayreti ve Hüsn-ü Niyet

Nurları lisede okurken tanımıştık. Tecrübeli abilerden, ilk aldığımız telkinlerden biri de iman hakikatlerinin yanında, lahikalardan da okuyun, şeklindeydi. Biz de bir elimizde Sözler, bir elimizde de Kastamonu Lahikası, okulun kantinine iner; sıra ile bir Sözler'den bir lahikalardan okurduk.

O dönemde okuduğum eski baskı kitaplar hâlâ kütüphanemde mevcuttur. Bunlardan Kastamonu Lahikasının başlarında geçen "Hüsn-ü niyet öyle bir kimyadır ki şişeleri elmaslara çevirir, toprağı altın yapar." cümlesinin altını bir kaç kalemle çizmişimdir. Niyet kelimesinin geçtiği her mevzuyu okurken, bu cümleyi hatırlar ve anlamaya çalışırız.

Üstad, bulunduğumuz bir ortama gelseydi ve bize hitaben "Kırk senelik ömrüm var, bu kırk senelik ömrümün otuz yılını tahsille geçirdim. Bu otuz yıllık tahsilimde dört kelime öğrendim." deseydi, ne kadar merak eder ve dikkat kesilirdik değil mi? İşte bu hususu, Mesnevi Katre'nin Mukaddemesinde üstad açıklıyor."Kırk sene ömrümde otuz sene tahsilimde öğrendiğim kelimelerden biri de niyet."

Niyetin âdi, basit bir meşguliyetini, adetini ibadete çevirebilir. Az bir gayretini, çalışmanı ve teşebbüsünü niyetinle çok yapabilirsin.Bu yönüyle insan, niyetiyle vardır veya sen, niyetin kadarsın, diyebiliriz. Ebed âleminde oraya gönderdiğin çoklar, o çokların içine katabildiğin niyetinle değer kazanacaklar. Yani toprağın altına giren,sen değilsin, niyetlerin. Şan ve şöhreti, duyulmak ve bilinmeyi hedefleyen her duruşun, gayretin silinmeyi netice verir. Bilinmenin yolu, silinmekten geçer. Bu da yüzü daima toprağa bakan niyetle mümkün. Sen silinmekte derinleştikçe, bilineceksin. Yani seni bilen, bilecek unutulmamak üzere hem de. Bir müddet sonra unutulacağın hafızalarda bilinmenin bunun yanında ne kıymeti var ki?

İnsan himmeti, gayreti ile büyür, ulvileşir; değer kazanır. Hedefine hakikî olarak niyetlenen bir insanı, dava adamını hiçbir hadise yolundan çeviremez; ayağına çelme takamaz, niyetini bulandıramaz. Onu böyle pest şeylerden hüsn-ü niyeti kurtarır yine. Niyet, rıza-yı İlâhi ile parlar, her gölgeden arınır. Bize düşen de onu, ona düşecek gölgelerden, bulantılardan arındırmak olmalıdır.

Cenab-ı Allah, Hz. Peygamber'i "Onlar iman etmiyorlar diye üzüntüden kendini yiyip bitireceksin." diye ikaz ediyor. Gayrete, niyetin büyüklüğüne bakar mısınız? Herkesin iman etmesini istemek kadar ulvî bir niyet olabilir mi? Aynı şeyi derecesine göre, bütün peygamberlerde görüyoruz. Sahabeleri dünyasının dört bir yanına dağıtan ruh da bu değil midir? Veda Hutbesini dinleyen 120.000 sahabenin kaçının mezarı Mekke ve Medine civarında acaba?

İşte, nurların ruhuna nüfuz etmiş, yüksek hüsn-ü niyetiyle gayretini birleştirmiş bir abimiz de Trabzon'da az da olsa aynı dönemde okuduğumuz ve derslerini dinlediğimiz matematik bölümü mezunu, Malatyalı İnayet Kazan abimizdir. Şimdilerde, üniversitedeki görevinden emekli olmuş ve Malatya'da oturuyor. Onun sosyal medyadaki paylaşımlarına ve bu paylaşımlarındaki ikazlarına kulak veriyorum bazen. Bir müddet önce, onun da bulunduğu bir ateist grubuna girmiş ve bir hafta kadar kalabilmiştik. Sorularına cevaplar yetiştirmeye çalıştığımız gruptakiler, nihayetinde bu fakiri tehdit ettikleri için gruptan ayrıldım, dedim İnayet abiye. Gördüğünü bile inkâr edenlere biz Allah'ı, peygamberi anlatmaya çalışıyoruz. İşin zorluk derecesi ortadaydı. Ama bütün bu zorluklara rağmen, İnayet abi bu fakiri ikaz etti. Bana uyarı olarak gönderdiği cevapta şöyle yazdı. "Habib kardeş ben, onlarca ateist grubundayım. Bunların, Risale-i Nur'u anlamış, sindirmiş insanlar için tam da ilaç verme platformu olduğunu düşünüyorum. Elde Risale-i Nur gibi Zülfikar varken, geri durmak, hatadır. Esas olan, imansızlık yangınından evladımızı kurtarmaktır ya da çalışmaktır. Risale-i Nur, ateizmin panzehiridir. Kendi cemaatimizde birbirimizi övmek önemli değil. Gerçek zeminde, gerçek fikir mücadelesi vermek lazımdır. Risale-i Nur bunun için vardır. Risale-i Nur'larla, örümcek ağı kadar basit şeylere takılmış ateistlere ışık, nur tutmak önemli. Hep fanusta kalmak yanlış. Bazı önemli abiler kendilerine güveniyorlarsa, gerçek zemine çıkmaları lazım."

Yüksek bir ruhun feryadı olan bu satırları, bence baş köşeye asmak lazım. "Karşımda bir yangın var, o yangını söndürmeye, evladımı kurtarmaya koşuyorum." sesinin küçük bir yankılanması bu satırlar. Bu niyetle yapılan her şey, camı elmasa çevirmez mi? Netice de önemli değil. Senin küçük gördüğün bir cümlen veya tavrın, ikazın belki bir hidayete vesile olabilir. Bilemezsin ki.Demek bizim kısa süren tahammülsüzlüğümüz hatalıydı. İnayet abinin sebat ve ısrar niyeti daha değerliydi.

Evet dostlar, geçen bir yazımızda Ahmet Kavlak Hocamızın sosyal medyadaki bazı konuşmalarını mevzu etmiştik. Bu konuşmaları anlamaya çalışmak yerine bunlara laf yetiştirmeye çalışan bazı ateistlerin düştükleri çukurları deşifre etmeye çalışmıştık. Ahmet Kavlak hocamız, başka bir konuşmasında da "Togg'un bizzat kendi ekranında togg diye bir şey yoktur. Türkiye İHA, SİHA yapmadı, diyebilecek seviyedeki insanlara biz Allah'ı, Peygamberi anlatıyoruz." Yani seviye bu. Gördüğünü bile inkâr edecek kadar bir sefalet içindeler. Sefalet içindeler ama İnayet abi ve Ahmet Kavlak hocamız gibi bazı hamiyetperverler, anlatmaya devam ediyor, etmeliler de. Neticede sebat ve hüsn-ü niyet, kömürleri elmaslara çevirmeye yetmese de bu yoldaki azim ve devamlılık en büyük netice olduğunu biliyoruz.

Selam ve dua ile.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.