İsmail BERK
Hayat, sorudur. Sormak ise şuurdur
Zihnimizi kurcalayan nice soru yaşanılan anın deminde akıp gider. Kum taneleri gibi sürüklenir ve kaybolur. Geriye kalanlar ise yeniden hatırlatır kendisini.
Her zamanın bir ana sorusu vardır. Etrafını ören diğer yavru sorularla bir aile kurar, etrafını çitler adeta. Bu soru kümeleri, dönemin karakterini, izini ve öncesi-sonrası ile geçiş hattının ikilemleri hakkında fikir verir.
Dönemlerin sorusu, şahsi sorulardan ve meraklardan çevreye doğru açılır. Sosyal bir etki ağına doğru genişler. Soruların özelliği çeşitlenir. Birden fazla soru ve soruyu içinde barındırır.
Hayatın basamakları içinde merdiven çıkarken, gördüğümüz mesafe, göründüğümüz yer ve ulaştığımız seviye ile paralel yeni sorular bizi karşılar. Soruların düzeneği değişir. Kalıpları ve kapları farklılaşır. Soruların bize yönelttiği oklar, çapımızı sınar.
İnsan hayalinin davetsiz anları ümitle korkuyu birlikte pişirdikleri her fırından taze sorular alırlar ve karışık desende “Acaba?” yolculuğunda deniz fenerini ararlar. Kılavuz sorular doğru adrese yönlendirirken, ilişkisi ve bağlamı kurulamamış ahenksiz demlerin karmaşık halini ele veren soruları ise soruların içeriğini zayıflatır. Kafa karışıklığına neden olur. Sonrasını belirsizleştirir.
Akıl ile sürdürülen öğrenme alanları ise bilgiyi nesneleştirdiği oranda sorularını somutlaştırır. Somut sorular, daha gerçekçi olurken, gerçeği katılaştırdığı ve elle tutulur oranda sık boğaz ettiği durumlarda, soruların gözlem ve tasavvuru/ideal zemini kayar.
Soruların amacı, bireyin niyet dünyasından aldığı sinyallerle şekilleniyorsa, arayışının iç boyutlarıyla dış düzenlemeye gidiyor denilebilir. Niyetin tezahürü olan açık sorular samimiyeti yansıtır. Kendini gizleyen soru ise başka niyetleri sorgulama arifesindedir.
Soru, bir ihtiyacı karşılamalı. Gerçek bir ihtiyaç arayışına götürür. Sorular, bizi ilgilendiren, içimizde ürettiğimiz, öznesi olduğumuz ve açıklayıcı değerini önemsediğimiz bir sürecin hafızasından esinlenmeli.
Soru, tuzak avcısına malzeme için kullanılıyorsa, niyetin kimyasını bozar. Soru sorguya dönüşür ki, üslubun ironi bir hal aldığı hemen fark edilir. Gazetecilik adı altında, gizli kastın aşikar ettiği “sorgulayıcı” tipleri gözünüzün önüne getirdiğinizde, sıkıcı bir atmosfer üreten ve somurtan soruları ile sırıtan sorguları hemen sırıtır.
Soru sormak, ciddi bir emek ister. Hazır soru, sorulmayı hak etmeyen mekanik öğrenme tembelliğidir. Ya da ezberlenmiş kalıplar dizinidir. Hedefe götüren, amaca servis yapan, topluma katma değer katan, fikirlere yeni bir boyut kazandıran sorular, anlaşılma zorluğu bile yaşasa, çıtayı yükselten beyin kurgularıdır.
Zihin jimnastiği yapan sorular, hazırdan geçinmeyen arayışların eseridir. Bilmenin seviyesi, sorunun kalitesine verilen ödüldür. İçeriği taçlandıran merak, peşinde olduğu sorusunun avcısıdır.
Sormak, her zaman ihtiyaçtır. Muhatabını doğru seçmek ise basirettir. Erdem ise soruların kalbidir. Samimiyet ise soruların aklıdır. İfade ise soruların muhabbet göstergesidir.
Derdin dermanı, sorular eczanesinden çıkar. Soru sormak, fikir işçisinin sorgulama/tahkik ahlakıdır. Soruların referansı vicdan olmalı. Doğru, mahremiyetini lekelemeyen, özele girmeyen, ilgisiz meraklarını araya sıkıştırmayan, ihtiyacı olan ve faydalı yönde ilerleyen bir yol üzerinde soru levhaları hazırlanmalıdır.
Bir huzur beldesinde soru levhaları ile dolu soru bahçesinde, ara yollara girmeden hızla ilerlerken, uzayan geniş bir alandaki levhalar hazinesini rüyada görür gibi ancak bir kaçını not edebildim. Sizinle paylaşacaklarım, sakin bir yürüyüşte diğer levhaları da hatırlamama vesile olur babında kaydediyorum.
1-Soru sorup mukabil cevabı mı öğrenmek istiyorsunuz? Yoksa sorgulamaya fırsat mı arıyorsunuz?
2-Sorunuz, sizin mi, yoksa telkinlerin kopyası mı?
3-Görünce mi sorarsınız, yoksa sorunuz önceden hazır mıydı?
4-Sormak, sizde bir adet mi, yoksa sadece bir sohbet mi?
5-Sorunuz ihtiyaçtan mı, yoksa meraktan mı?
6-Sorunuz, eriştirir mi, geliştirir mi, yoksa bölüştürür mü?
7-Kalıcı soruların peşinde ne kadar kalıcısınız?
8-Sorular, sizi değiştirmeyi sağlar mı?
9-Sorular, sizi açar mı?
10-Kendinize sormadığınızı başkasına sorar mısınız?
11-Sizi ilgilendirmeyen sorularla etrafın oksijenini tüketir misiniz?
Yukarıdaki bariyer sorulara verdiğiniz cevaplara göre sizi soru bahçesinde farklı üç ayrı bahçe bölümlerinden birine davet ediyorlar.
O üç farklı bölmenin kapısında ise şunu gördüm:
A kapısı : Tefekkür yolcusu hoş geldiniz.
B kapısı : Öğrencisiniz,öğreneceksiniz.
C kapısı : Çıkış.
Çıkışınız verilmiyorsa, sabrınız soru sormayı öğrenmiştir. Şimdi soru bahçesinde cevapların lezzetine erişme zamanı.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.