Himmet UÇ
Hz. Hızır (as)
Kehf suresi 65. ayette Hızır için tanıtım bilgisi vardır. Allah tanıtır: ”Orada bizim seçkin kullarımızdan öyle bir has kulumuzu buldular ki, biz ona lütfedip nezdimizden Rabbani bir ilim öğretmiştik.”
Hem seçkin hem de kendisine Rabbani bir ilim verilmiştir. Bu zat kimine göre veli, kimine göre de peygamberdir. Ama peygamber olmasa da misyon olarak bir peygamber misyonuna sahiptir. Allah onu çeşitli şekillerde istihdam etmektedir. Burada görülür. Farklı bir boyutta olduğu anlaşılıyor. 66 ayette Hz. Musa, Hızır’a Üstadım diye hitap eder. Bu da bir peygamberin Hızır’ın konum ve fonksiyonunu beğendiğini gösteriyor. Önemli bir misyonu vardır.
Bir vakit Musa genç yardımcısına “durup dinlenmeyeceğim“ demişti, ta ki iki denizin birleştiği yere varacağım. Varamazsam senelerce yürümeye devam edeceğim.” (Bu yardımcı Yuşa ibni Nun’dur.) Onlar iki denizin birleştiği yere vardıklarında balıklarını unutmuş bulundular. Balık sıyrılıp denizde bir yer tutmuştu bile. Buluşma yerini farkına varmaksızın geçip gidince Musa yardımcısına “getir artık kahvaltımızı” dedi. Gerçekten bu seyahatimizde epey yorgun düştük. Gördün mü dedi, o kayanın yanında, mola verdiğimizde ben balığı unutmuşum. Muhakkak ki onu sana söylememi unutturan da şeytanda başkası değildir. Doğrusu balık çok acayip bir şekilde canlanarak denizde yolunu tutup gittiydi. Musa “işte gözleyip durduğumuz da bu idi ya” dedi. Derhal izlerini takib ederek gerisin geri dönüp kayanın yanına vardılar. Orada bizim seçkin kullarımızdan öyle bir has kulumuzu buldular ki, biz ona lütfedip nezdimizden Rabbani bir ilim öğretmiştik (Bu zat Hızır’dır.)
Üstadım dedi Musa “sana öğretilen bu ilimden bana da bir şeyler öğretmen için sana tabi olabilir miyim?” Doğrusu dedi Hızır, sen benimle beraberliğe sabredemezsin. Bütün yönleriyle kavrayamadığın meseleler karşısında nasıl kendini tutabilirsin ki? İnşallah dedi Musa “beni sabırlı bulacaksın ve senin hiçbir emrine karşı koymayacağım. O halde dedi bana tabi olduğuna göre hangi konuda olursa olsun, ben onun hakkında sana söz açmadıkça asla bana soru sormayacaksın. Bunun üzerine kalkıp gittiler. Nihayet bir gemiye rastlayıp ona bindiler ve o zat gemiyi deldi. Musa duramayıp “ne yaptın öyle?” dedi. İçindeki yolcuları denizde boğmak için mi yaptın bunu? Vallahi çok korkunç bir iş yaptın. Hızır, “sen benimle beraber yolculuğa katlanamazsın dememiş miydim? İşte sen de gördün” dedi. Ne olur dedi Musa “lütfen unutarak söylediğim bu sözden ötürü beni azarlama, bu işimden dolayı bana bir güçlük çıkarma!”
Yine yola koyuldular. Nihayet bir oğlan çocuğuna rastladılar ve Hızır onu öldürdü. Musa atılıp “Ne yaptın“ dedi masum ve günahsız bir canı kısas hükmü ile bir can karşılığında olmaksızın mı öldürdün? Doğrusu görülmemiş derecede fena bir iş yaptın. “Sen benimle arkadaşlık etmeye katlanamazsın dememiş miydim?” dedi Hızır. Musa “Eğer sana bir daha soru soracak olursam, bundan böyle benimle hiç arkadaşlık etme, artık özür dileyemeyecek hale geldim” dedi.
Tekrar yola devam ettiler. Nihayet bir şehre varıp o şehir halkından yiyecek istediler. Ama ahali bunları misafir etmemekte diretti. Bu sırada Hızır orada yıkılmaya yüz tutmuş bir duvar görür görmez onu düzeltiverdi. Musa “isteseydin elbette buna karşı iyi bir ücret alabilirdin” dedi.
Hızır “işte seninle ayrılmamızın vakti gelmiş bulunuyor” dedi. Şimdi sana hakkında sabırsızlık gösterdiğin o meselelerin içyüzlerini tek tek bildireceğim. Evvela o gemi denizde çalışan bir takım fakirlere ait idi. Ben onu kasten bir miktar zedeledim. Zira öte yanında sağlam olan bütün gemileri gasp eden zalim bir hükümdar vardı.
Oğlan çocuğuna gelince, onun ebeveyni mümin insanlar idi. Bu çocuğun onları ileride azdırmağa ve küfre sürüklemesinden korktum. Onların Rabbinin kendilerine onun yerine daha temiz, daha hayırlı merhamette ondan daha hisli bir çocuk ihsan etmesini diledik.
Gelelim duvara, “O duvar şehirdeki iki yetim çocuğa aitti. Duvarın altında onlara ait bir define gömülü idi. Babaları salih iyi bir insandı. Rabbim onların reşit olacakları çağa gelip definelerini o zaman çıkarmalarını irade buyurdu. Bütün bunlar Rabbimden birer lütuf ve rahmet olup, ben hiçbirini kendi görüşümle yapmış değilim. İşte hakkında sabırsızlık gösterdiğin meselelerin iç yüzü bunlardan ibaret. (16/60-82)
Hızır’ın, önemli bir şahıs olduğu Allah’ın onu bazı işlerde istihdam ettiği kesin. Peygamber olmasa da bir peygamber gibi Allah’ın istihdam ettiği özel bir şahıs.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.