Ahmet AKCAN
İman Hürriyeti
İrade cihetiyle intihap (seçme), akla kıyasla irtibat (alakalanma), kalbe izafetle intisap (bağlanma), ruha nispetle istinad (dayanma) demek olan iman; evvelde marifeti, zahirde şehadeti, batında muhabbeti, ahirde ibadeti lüzumlu kılan azim bir silsilenin ünvanıdır. İntihap, iradenin sarfıyla imana ulaşma; irtibat, aklın istimaliyle imana alışma; intisap, kalbin itminanıyla iman edip kullaşma; istinad, ruhun hürriyetiyle huzura kavuşma demektir...
Gövdesi emniyet, gölgesi ünsiyet, belgesi cesaret, meyvesi hürriyet olan iman semavi bir peymanın adıdır. Emniyetten uzak, cesaretten ırak, hürriyetten mahrum, ünsiyetten nasibi olmayan bir imanın sıkıntılı olduğu muhakkaktır.
Her hakiki hasene gibi cesaret ve hürriyetin menbaı imandır, imana yaslanır. İman dahi ilim ve marifetle yükselir. Cesaret; imanın alâmet-i fârikası, hürriyet ilim ve marifetin hassa-i hârikasıdır. Muktedir bir iman; esarete razı olmaz bir hürriyet aşığıdır, kalpte mahpus kal(a)maz. Nar olsun yakmasın, kar olsun üşütmesin; iman olsun cesarete ve hürriyete eriştirmesin; muhal...
Evet, imanın kemali korkuların zevalidir. İman etmek, dünyevi korkuların esaretinden kurtulup hür olarak yaşamak demektir. İman, ilim ve marifet ile kemalini buldukça korkular emniyete, esaret hürriyete inkılâp eder. Mümin imanı kadar hür, münkir inkârı kadar köledir. İnsan; hürriyetine bakarak imanını, esaretine bakarak inkâr ve isyanını ölçebilir...
İman münasebetiyle Sultan-ı kâinata abd ve hizmetkâr olan bir adamın, başkasına tezellül ile tenezzül etmesine, başkasının tahakküm ve istibdadı altına girmesine izzet-i diniyesi ve şehamet-i imaniyesi müsaade etmez. İman ne kadar mükemmel olursa, hürriyet o derece ziyadeleşir. Asr-ı saadet bunun misalleriyle doludur...
Keyfi kanunlarla hürriyetinin tahdit edilmesine razı olmayan Bedi’ül beyan, daima ekmeksiz yaşamayı hürriyetsiz yaşamaya tercih etmiş, derd-i maişet için kimseye boyun bükmemiş, mahkumken bile hükmetmeyi bilmiş, hakiki hürriyetin menbaı alan İslamiyet ile hayatını geçirmiştir...
İmanda tevhidi, ibadette ihlâsı, muamelatta adaleti, fiiliyatta hürriyeti esas alan İslam; insanı esir edip köleleştiren her türlü esbab ve evhamın tahakkümünden kurtulmasını istiyor. İnsan; kendini esaret hapsine düşüren dâhilde heva ve hevesin, hariçte madde ve servetin tahakkümünden kurtulmadığı müddetçe kalp ve ruhu hakiki hürriyetin tadına varamaz. Bu itibarla nefsini marifet zinciriyle bağlamak, kalp ve ruhun hürriyetini sağlamak demektir...
Allah’a hakkıyla kul olmak, irade noktasından hür olmak iktiza ediyor. Nefsin isteklerine esir olan bir insan istese de Allah’a hakkıyla kul olamaz. Bu cihetle iman insanı Allah’a izafetle hürriyete, inkâr insanı insanlara ve eşyaya nispetle esarete götürür...
Evet, esas hürriyet kulluğunu fark eden insanın, Mabud’un evamirine itaatini ifa etmesi, nefis ve şehvetin esaretinden kurtulması ile hâsıl olabilir. Asıl kölelik; emrine verilenlerin emrine girmek, nefsani ve şehvani esaret zincirleriyle tahdit ve tehdit edilmektir...
Bedeni köleliği içine sindiremeyen sözde müslümanların nefse, makama, paraya, kadına, şan ve şöhrete esir olanlara övgüler dizdikleri görülür. “Transfer” adı altında her yaştaki insanın alınıp satıldığı, modern köle pazarlarının heyecanla takip edildiği cemiyetler çağdaş köleleri alkış tufanıyla takdis ederler...
“Bu yönden modern köleliğin bidayetinin kadim kölelikten daha eski olduğu söylenebilir. Çağdaş köleler altından yahut elmastan yapılmış esaret zincirlerini kolye, hayatlarını hoyratça yaşayıp tükettikleri kafeslerini saray zannederler. Kadim kölelerin kaçıp kurtulma ihtimali bulunurken, esaretinin farkında olmayan modern kölelerin kurtulma ihtimalleri asla yoktur.”
Elhasıl; iman ve itaat insanı hürleştirir, inkâr ve isyan insanı sürüleştirir. Ya iman kalbi mesken tutup hürriyete, ya inkâr kalbi hapsedip esarete dönüştürür. İman kalbe hâkim olsa zindan hürriyetin meskeni, iman kalbe mahkûm ise saray insanın esaret mekânı olur.
Cesaret ve hürriyet ucuz olamaz, bedel isteyeceği bedihidir. Bu bedeli ilim ve marifet, ibadet ve teslimiyetle ödemek istemeyenler saray-ı selamete, mekân-ı hürriyete erişemeyecekler...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.