Hüseyin ÇEŞİTCİOĞLU
Isıkgöl'un çocukları
بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ
Her nur talebesinin dış hizmet nasibi bir yerlerdedir. Arayıp bulmak lazım.
Rahmetli Ali Uçar Abinin ki; Almanya ve Avrupa'da açıldı.
Rahmetlik Mustafa Sungur Abinin nasibi Üstadın müjdesiyle Tiflis/Kafkasya'da açıldı.
Rahimullah Mehmet Fırıncı Abinin bahtı ise dünyanın dört bir yanındaydı.
Rabbim sağlık ve afiyetini artırsın; bereketli ömürlü Hüsnü Bayramoğlu Abimizin nasibi deyince aklıma ilkin, Brezilya/Güney Amerika geliyor.
Kendimin nasibi ise karınca kararınca; Kırgızistan/Türkistan'a doğru daha çok açıldı.
***
Üstad Bediüzzaman Said Nursi; "şahsımın çektiği sıkıntılar müzik nağmelerinin değişmesi gibi geliyordu" der.
Anladığım; her çeşit makamda müzik dinlemek gibi yaşadı Üstad ıztıraplarını.
Yanık hava/bozlak bile olsa yine müzik müziktir lezzet verir.
Peygamber Efendimizi (sav) en çok iki vaka üzüp sarsmıştı.
Biri, son ümit olarak gittiği ilk çocukluğunun geçtiği ve akrabalarının memleketi Taif'te taşlanıp kovalanmasıydı.
Diğeri yine akraba merkezli bir acı ve hüzündü.
Uhud Savaşı'nda uzak akrabası Ebu Cehil'in karısı Hind'in kışkırtmasıyla şehit olan amcası Hz. Hamza'nın (ra) derin kederiydi.
Duvarı nem, insanı gam yıkar demiş atalar.
Dün bu saatler elem içindeyken şu satırları yazarken; coşkulu bir şevk ve inşirah içindeyim.
"Fıtratı müteheyyic insanın rahatı sa'y ve gayrettedir" dedi çağın yakışıklı çilekeşi.
Hz. Yunus, "her dem/ an yeniden doğarız, bizden kim usanası" buyurmuş.
"...Yeminle itiraf ediyoruz ki; biz Nur'un hizmetinde çalıştıkça; hem maişetçe, hem istirahat-ı kalbçe bir genişlik, bir ferah, zahir bir surette hissediyoruz." (Kastamonu Lahikası, 1936/ 1943)
***
Kırgızlar Isıkgöl'ün çocukları diye de anılır. Bu söze muhatap olmak çok hoşlarına gider, mutlaka tebessüm ederler.
Isıkgöl adından da anlaşılabileceği üzere; sıcak bir göldür, alttan alta sıcak su börtler.
Isıkgöl sönmüş bir yanardağın geniş bir volkan yatağında yaşar.
Van Gölü'ne 'Van denizi' diyen insanların yüklediği anlamdan çok daha fazlasını Kırgız kardeşler Isıkgöl'e yükler.
Tarih kitapları eski Türklerin; yazlık kurultaylarını Isıkgöl sahilinde gerçekleştirdiklerini yazar.
***
Korona salgınının arttığı geçen ilkbaharda; "kırgıztayı" kardeşim Destan, vatsaptan çeşitli sorular gönderdi ve anında ihtiyaç duyulduğundan, anında araştırmadan cevap verildi.
Bu şekilde; Beytüşşebap aşiretleri yerine Kırgız sülalesinden bir kardeş, genç ve namazlı arkadaşları adına sorular sordu ve bu münazara gerçekleşti.
Bu soru/cevapları şu dönemde, hizmet şevk, enerji, moral/motivasyon adına ihtiyaç duyanlara takdim ediyoruz.
Nurla meşgul olan; gül yerine nur emip nur soluyan ve sızdıranlarda; ye's, yılmak depresyon yer tutup kalıcı olamaz.
Ancak geçici misafir gelir, rezonansını yapar ve gider!.
***
Destan:
-"Bir adam yolda gördüğü bir diken dalını kimseye eziyet vermemesi için kenara attı. Bu işi Allah’ın çok hoşuna gitti ve onu affetti."
Abi bu Hadis-i Şerifi açıklar mısınız?
Cevap:
-Her bir hareket davranış ihlas niyetiyle yapılırsa, sevaptır, sadakadır.
Hatta hakiki bir iyilik niyetine bile 1 sevap yazılır. İyilik gerçekleşirse 10, 100, 1000 ve daha fazla sevap yazılır.
Dikeni yoldan kaldırma bir kamu hizmetidir. Yani geniş kitleleri ilgilendiren bir ameldir. Yoldan geçenler sayısınca sevabı vardır.
Tam tersi de geçerlidir.
Kamuya ait bir günah işleyen/yolu kirleten, diken koyan, yolu daraltan, yolda rahatsızlık veren tüm yolcular sayısınca günaha girer.
Üstelik bu kul hakkına girdiğinden Allah affetmez. Namaz ve zikrimiz de bu halka dönük günahları temizlemez.
Mutlaka zarara girenle helalleşmemiz daha doğrusu bu zararı giderip verilen zararın cezasını ödemeliyiz.
Müslümanlar bu konuda genel anlamda çok geridir. Bu yüzden ilerlemeleri de geridir.
Sokağı bir kişi süpürür, yüz kişi kirletir. Sonunda hem caddelerimiz kirli hem de bu işlerde çalışanlarımız gereksiz şekilde çoktur.
-"Mümin, rüzgârın tesiriyle eğilen bitkiye benzer. Devamlı belalarla baş başadır. Münafık ise çam ağacıdır. Kesilip kaldırılıncaya kadar hiç ırgalanmaz." (Hadis-i Şerif)
-Gerçek müminin başından bela hastalık musibet eksik olmaz.
Allah ister ki mümin hastalık, bela ve musibetlerle temizlenip huzuruna öyle gelsin. Bu yüzden bela en çok peygamberlere sonra derecesine göre diğer müminlere gelmiştir.
Mesela, Üstad Said Nursi 28 sene sürgün yaşamış birçok kere idamla yargılanmış, 19 kere zehirlenmiştir. (bknz Tarihçe-i Hayat)
Ama mümin hakta sebat etmekte çam gibi sağlamdır.
Münafık ise menfaat ve korku karşısında söğüt ağacı gibi durmadan sallanıp durur...
-"Kulun güzel niyetini Allah bilsin yeter." (Gavs-ı Sânî (k.s)
-Hz. Peygamber (sav), innemel amali binniyet buyurdu. Ayrıca; innemel amali bilhavatım/işler sonuçlarına göredir.
İkisi bir gerçeğin iki yüzünü tanımlar.
'Müminin ameli niyetine göredir. Ayrıca müminin niyeti amelinden hayırlıdır ve mümin için ancak niyeti vardır' buyurur.
Üstad Nursi ise, "niyet bir iksirdir, kömürü elmas, elması kömür yapar" diye yazdı.
Her şeyin başı niyettir.
Mesela iman, inanmaya niyet ettikten sonra kalbimize akıtılan İlahi bir nurdur
Bir de nazar var.
Bakış açısı. Hangi renkte, hangi numaralı gözlükle nereye, ne kadar bakacağız?
Bakış gerçeği de niyet kadar önemli.
Üstad Nursi, "40 sene ömrümde, 30 sene tahsilimde 4 kelime 4 kelam öğrendim" demiştir. 4 kelime niyet ve nazar, manayı harfi ve manayı ismidir.
Harf manası her şeye yaratıcısı adına bakmayı alışkanlık haline getirmektir. İsim manası ise, her şeye yaratıcısını katmadan bakmaktır.
Mesela bir çiçeğe ne güzel demek isim manasıyla bakmak, ne güzel yaratılmış demek harf manasıyla bakmaktır.
Ayrıca Destan'a yakışıklı genç bir Kırgız balası diye bakmak manayı isimle bakmaktır. Fakat genç, yakışıklı ve mücahid bir mümin gibi bakmak/görmek manayı harfi ile bakmaktır.
-"Sana kötülük yapana sen kötülük yapma." (Hadis-i şerif)
-Kur'an'da da böyle yazar.
Kötülüğe mukabele hakkımızdır. Ancak affetmek daha üstündür.
Hatta Peygamberimize (asm), "sen af yolunu tut" buyrulur.
Amma dine, vatana, halka, kullara zulüm, haksızlık yapanı, asla affetme, hoşgörme hakkımız olamaz.
Ayetteki tehdide hedef oluruz. "Zalime asla meyletmeyin, hoş görmeyin sonra cehennem ateşi size de dokunur."
Kötülüğü karşılıksız bırakıp affetmek sadece şahsımız için için geçerlidir.
-"Cehennemlik olmanın alameti, Allah rızası için fakire bir parça ekmek vermeyip nefsin isteklerini tatmin için bir ziyafette çokça para harcamaktır." (Ebû Bekir Şiblî (k.s)
-Peygamberimiz (asm) "israf haramdır" buyurdu.
Kitabımız Kur' an'ı Hakim, "saçıp savuranlar şeytanın arkadaşıdır" buyurur.
Özellikle bu çağda israflı harcama çok pahalıdır.
Kişi çok para kazanmak için, dininden, şerefinden, namusundan çok taviz verir.
Öbür taraftan haram yer kul hakkına girer, devletten çalar, zulüm yapar ve çok kazanır.
Bu pis iş o kişiyi, toplumu bozar, kötü örnek oluşturur.
Hakiki müslüman zengin bile olsa ortalama insan kadar harcar.
Üstad Bediüzzaman, "iktisat eden (tutumlu olan) ailece geçim zorluğu çok çekmez" buyurur.
Özellikle iman, Kur'an davasında koşturanlar geçim kolaylığı ve bereket görürler.
Hakiki müminler ailece iktisatlı yaşayarak çevresine örnek oluşturmalı.
Kapitalizm yapay/suni ihtiyaçlar ortaya çıkarıp insanlara dayatarak, insanları kendine köle yapmıştır.
Böylece bugün müslümanlar Allah'a kul olacak zamanı bulamayıp geçim parasına tapacak hale geldiler.
Para dinlinin amacı güya dünyayı sahte cennete çevirmektir.
İslam dünyası bu hırs ve dünyaperestlik yüzünden hem huzursuz hem de kafir ve zalimlerin elinde permeperişandır.
Tasarruf, tutumlu harcama, İslam hizmeti yolunda bereket en büyük silahımızdır.
Yoksa israf ve içimizdeki adaletsizlik bizi gavurların elinde esir ve rezil edecektir.
Bu açıdan genç ve ülküsü olan bir müslüman mutlaka geçerli birkaç mesleği iyi derecede öğrenmek zorunda.
Doğu Türkistanlı kardeşlerimiz bu işsizlik ve israf yüzünden köle ve esir olup biz de israf yüzünden rezilce susuyoruz!
-"Paranın kulları helak oldular/paralandı parelendi/ parçalandı" buyurmuştu iki cihan kılavuzu ASV.
-"Bütün ameller niyetle salih amele döner." (Gavs-ı Sânî (k.s)
Destan: Evet Gavsı Sani (ks) doğru diyor.
Müslümanın tüm iş ve davranışları iyi bir niyetle sevap olarak yazılır.
Üstad Nursi, farzları yapan, büyük günahları işlemeyen her müslümanın her mübah (sıradan) ameli ibadet niyetiyle ibadet sevabı alır buyurur.
Mesela, böyle kişinin yemesi, içmesi, uykusu, geçim için çalışması, yolda yürümesi ibadet ve sevaptır.
Mümin çift kanatlıdır.
Dünya işi yaparken ahiret sevabı kazanır. Bu yüzden dünya işlerimizi en iyi, en güzel, en kaliteli yaparak sevabımızın da kalitesini değerini artırmalıyız.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.