İslamcı itirafçılar

Üzücü günlerden geçiyoruz. Herkesin bugünlerde sorumlu ve sabırlı olması gerekir. Ayrıca desturumuz yapıcı harekettir.  Müslüman zarar görse de zarar vermek istemez. Bu bağlamda,  Cemal Uşşak’ın yanlış yerde ve yanlış zamanda konuşmasının yankıları sürüyor ve ben de bu meseleye  gelmek istiyorum.  Radikal gazetesine yaptığı değerlendirmede, İslamcıların başkalarının ve bu anlamda Kürtlerin acısına ortak olmadıklarını ve ıstırabını paylaşmadıklarını söylemiş. Tamim daima basitleştirme ihtimalini beraberinde getirir. Bu bağlamda, Cemal Uşşak’ın konuşması bir milat olmuş ve PKK’ya sıcak bakan kesimler tarafından referans olarak alınmış, baş tacı edilmiştir. Adeta İslamcıların günah çıkartması olmuş ve Şerif Mardin’in mahalle baskısı deyimi kadar iştihar etmiştir.

Burada iki türlü bir hata var. Bunlardan birincisi, İslami kesimlerin taksiratı üzerinden onların şamar oğlanı haline getirilmeleri talihsizliğini barındırıyor. Ve ikinci olarak, dikkatli bir biçimde süzülmeden söylenen sözler PKK’nın meşrulaştırılması zeminine hizmet ediyor. Kürt meselesi üzerinden PKK’ya istismar alanı açılıyor. Nitekim, Altan Tan’dan Cengiz Çandar’a kadar Kürt meselesinde PKK’yı asıl oğlan yapan yaklaşımları esas alanlar, benimseyenler Cemal Uşşak’ın sözlerine şapka çıkarttılar ve İslami kesimlerin PKK konusundaki itiraz seslerinin önünü kesmek ve iskat etmek için de ayrıca kullandılar. Asıl Cemal Uşşak İslami kesimlere insafsızlık ve haksızlık etti.

*

Hiçbir değer tanımayan ve bununla da kalmayarak bütün değerleri istismar eden PKK bu tarz sözlerle enerji toplamakta ve kendisine göre haklılığını perçinlemektedir. Zira, bu tür sözler üzerinden söz konusu karanlık yapı ve terör odağı mazlumiyet kisvesi üzerinden kendisine zalimiyet alanı açmaktadır.  Nedense İslami kesimler son sıralarda sözlerini tartmaz hale geldiler. Zira sorumluluk duygusunu kaybettiler. İmam Malik ‘istiva’ meselesini soran birisine bununla ilgili soru sormanın bidat olduğunu söylemiştir. Demek ki her soru da meşru değildir. Bırakın cevabını. ‘Allah’ı kim yarattı?’ diye soran birisi ya sabidir ya da hamakat sahibidir. 

Cemal Uşşak, Kürt meselesine dürbünün tersiyle bakıyor ve Cengiz Çandar ve Hasan Cemal gibilerin malul bakışlarını teyit ediyor. Onlara göre, İslami kesimlerde bir ideolojik takıntı var. ikinci olarak da siyasi nedenlerle siyasal Kürtçülüğe ters bakıyorlar.  Biz yaratılış açısından insanların birbirine eşit olduğuna inanıyoruz. Bunun istisnası ya lütuf gereği ya da kesbi olarak bazı insanların veya kavimlerin öne fırlaması veya çıkmasıdır. Lakin bu öne fırlamak yine de onlara başkalarına üstten bakma hakkı vermez. Dindarlar Kürt meselesine de böyle bakmışlardır.  Doğrusuyla yanlışıyla şarkta dini ve etnik çoğulculuğu muhafaza eden İslam olmuştur.

*

Elbette İslamiyet fıtri hakları kabul etmiştir. Lakin fıtri hakların dini referans yerine veya ideoloji yerine ikame edilmesine karşı çıkmıştır. Kimlik geçişlidir.  Yani kavmiyetçilik bir kimlik olamaz. Sadece onun bir mensubiyet ve aidiyet alanı olabilir.  Irk üzerinden ne ideolojik ne de siyasi projeler üretilir. Müslümanların siyasi kimliği İslam ve siyasi projeleri de İttihad-ı İslam’dır. Türk veya Kürt ulusçular elbirliğiyle Osmanlı’nın tasfiyesine devam ediyorlar. Kürt-Türk ayrışması Osmanlı’nın kalan bakiyesine veya tabutuna son çivinin çakılması olacaktır. Cengiz Çandar gibiler Kürtçülüğün hem ideoloji hem de siyasi proje olduğunu kabul ediyorlar ve bu yönüyle bizden ayrılıyorlar. Biz ulus devletçiliğinin bir hastalık olduğunu kabul ediyoruz. Kürtlerin ayrılması ve bu suretle yeni bir ulus devletinin doğması ve yenisinin eskilere ilave edilmesi ise hastalığın daha yaygınlaşmasından başka bir şey değildir. Kimileri Cemal Uşşak’ın yersiz değerlendirmesini de da buna alet etmek istemektedirler. Cemal Uşşak bu değerlendirmesiyle en nazik dönemde istismara açık ifadeler kullanmıştır. Kafası karışıkların rehberi haline gelmiştir. 

Elbette biz de Bediüzzaman gibi dil üzerinde hacr/kısıtlama uygulanmasına karşı çıkıyoruz. Lakin yine de meşrutiyet ve hürriyet gibi dil meselesinin de meşru dairede kullanılması gerektiğini söylüyoruz. Bu elbette diğer diller için de geçerlidir. Şahin Alpay gibiler ise PKK’nın ideolojik olarak komünizme terk ettiğini ve geride tek kusur olarak silah kullanmasının kaldığını ileri sürüyorlar. Onlara sormak isterim: PKK’nın yeni ideolojisi nedir? Zerdüştlük mü yoksa komünizm mi?  Sadece o da değil.
Bediüzzaman gerçek ittihad-ı İslam’ın istibdadın kalkmasıyla tesis edileceğini söylemektedir. PKK ise istibdadın ta kendisidir. Tarihi, istibdat tarihidir. Totaliter bir yapıya sahiptir. ‘PKK eşittir Kürtler ve Kürtler eşittir PKK’ diyorlar. Hakkari Milletvekili Esat Canan, PKK’yı bir devlet gibi görüyor ve algılıyor. PKK’nın ardında Kürt halkının olduğunu ve halk ile PKK’nın kopmaz ikili haline geldiğini söylemektedir. Bu çoğulculuk veya demokrasi değil aksine totaliterliğin şaha kalkmış halidir. PKK’cılar zımni olarak hükümetten PKK’yı devlet olarak tanımasını ve muhatap almasını istiyorlar. KCK budur.  Türkiye yansa ve yangın yerine dönse de Cengiz Çandar gibilerin bir çöpü ve samanı yanmaz.  Konuşma şehveti yerine sorumluluğu takınmayı ve kuşanmayı bir öğrensek eminim ülkemiz cenneti asa bir bahara daha yakın olacaktır Varsa enerjiniz gelin onun bunun mikrofonuna maydanoz olmak yerine onu müspet hareketler için saklayın ve harcayın. Azgınlara bilerek veya bilmeyerek destek olmayın. Lütfen… 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
3 Yorum