Kostroma’da Tatarlar ve Bediüzzaman

En çetin kış mevsiminin yaşandığı Moskova’da, bir vesileyle 1997 yılında 4 ay bulunduk. Komünizmin sert esintilerinden kalan kamuya ait konutların komün kültüründen çıkıp “ev benim” mülkiyeti ile yeni yeni tanıştığı dönemlerdi.

119 nolu “Himki Bolnitsa” Hastanesi’nde bulunuyorduk. Cuma namazına ve arada fırsat buldukça merkez camisine gidiyordum. Sovyet döneminden kalan merkez camisinin dışında Türkiye’nin de katkısıyla yapılan yeni bir cami ile birlikte Moskova’da cami sayısı dörde çıkmıştı. Hafta sonları yeni yapılan camiye yakın bir Türkiye firmasının misafirhanesinde kalıyorduk. O gün içime farklı bir merak ve hasret düşmüştü. Moskova’da medrese var mı? Şayet varsa gidip görmem lazım. İki aylık bir gurbetin düğümüydü bu.

Öğle namazını eda ettiğimiz o yeni camiden sonra ikindi için merkez camisine gittik. Bana rehberlik eden kişi Türkiye’den gelmiş Fatih isminde bir öğrenciydi. Firma onu, bana refakat için vermişti. Merkez camisinde namaz sonrası dağılan cemaatten geriye kalan bir halka vardı. Elinde küçük bir kitap olan kişi 5-6 kişilik sohbet halkasına Rusça okuyordu.  Yaklaştım, kitabın kapağını fark ettiğimde Rusça Risale-i Nur olduğunu anladım. Türkiye’den giderken yanıma aldığım kitaplardan biriydi. Aradığımı bulmuş gibiydim. Selam verip oturdum. Ders bitiminde, dersi okuyan İbrahim kardeşle tanıştık. Oldukça cevval, heyecanlı ve okurken adeta fanileşiyordu Risale’de. Türkiye’den geldiğimi söyledim, “Burada medrese var mı?” diye sordum. Var dediler. “O halde beni götürebilir misiniz?” dedim. Kalktık yola koyulduk. Sağ olsunlar, çok hasbi davrandılar. Gittik. Bir büyük bina. Daha önce Kızıl Ordu generallerinin lojmanlarıymış galiba. Yanlış hatırlamıyorsam 10. veya daha üstü yüksek bir kata çıktık. Akşam vakti girmişti. Cemaatle namazımızı kıldık. Kendimizi, ahşap yapılı, yuvarlak ve ayaklı yer sofrasının etrafında bulan 4-5 kişiydik.

İşte Moskova gibi bir yerde, küfür karanlığının nurla delindiği bir an/zaman. Hâzâ min fadli Rabbî.

İbrahim kardeşle tanışmamızla birlikte genç rehber Fatih’e teşekkür edip ayrılmıştık. Bu yüzden sohbet ve dersten sonra beni, ikamet ettiğimiz misafirhaneye kendileri bıraktılar.

Daha sonra bir-iki derse katıldım. Merhum Mustafa Sungur ağabeyimizin rahle-i tedrisinden geçmiş bir avuç cengaverdiler. İhlas abideleriydiler. Hastane meşguliyetimizden dolayı çok gidemedim.

Çoğunluğu Azeri olan Tatar, Özbek vd. İslam kavimleri ile birkaç Rus vardı derslerde. Sonraki günlerde Kosturma’ya (Kostroma) gitmeyi teklif ettim. Gidebiliriz ancak “Maşşin yok” dedi. Anlamaya çalıştım. Meğersem araç yok diyormuş.

Nasıl buluruz dedik. Özel araçla gitmeye karar verdik. Sonra onların “Mercedes’i” sayılan eski ama yolda bırakmayan Rus malı Lada marka bir araba bulduk. Kendilerinin kullanabileceği kalıcı bir Lada oldu şükür. O süreçteki kolaylıkları geçiyorum.

Biz şehir dışında bir hastanede kalıyorduk. Daha imsak vaktinin girmediği bir saatte gelip beni alacaklardı. Hastaneden çok erken saatte çıkma iznini aldık bir gün önceden. Gece hazırlanırken haliyle heyecan bastı. Neyle karşılaşacağımızı bilmiyorduk. Ama kararlıydık. Gidecektik, üstelik dönmem gerekiyordu gece. Moskova’da medrese görmüştük şükür, şimdi de Kostroma’da Üstad Bediüzzaman Said Nursi’nin camisi veya mekanını görecektik. Kulübede İbrahim kardeşi beklerken imsak girdi. O arada bir tahta parçasında sabah namazını eda ettik. Ve yola çıktık. Kar kalınlığı yollarda 60-70 cm, bazı yerlerde bir metreyi geçiyordu. Sadece yollar açıktı.

Bir meçhule gider gibi. Bir sonsuza uzanır gibi. Bir meraka koşar gibi. Bir vefaya şahitlik eder gibi heyecanla sohbet ede ede yol alıyoruz. Kar yağışı devam ediyordu, 5-6 saatte vardık Kostroma’ya. Şehir levhası “Kostroma” yazıyordu. Bir Tatar ailesi bizi bekliyordu. Büyük anneleri Üstada hizmet etmiş bir torunun evine gittik. Onun da kızları ve torunları vardı. 40. günü dolan annelerinin mevlîdi ve Kur’an hatmi varmış. 20-30 kişilik bir cemiyet. İlgi ve ikram ile birlikte Üstadın izlerini, sahibesinin kızı tren müdüresinden ve diğer aile büyüklerinden dinledik.

Sonra donan Kostroma gölü ile sahile yakın Üstadın misafir kaldığı hatta gözetim altında tutulduğu Tatar mahallesinde caminin izlerini aradık. Zamanla yıkılmış. Şehir merkezindeki cami yeri ise maalesef işyeri olarak eğlence merkezine dönüştüğünü gördük. Binada hiçbir işaret kalmamıştı.

O Tatar ailesinde gördüğüm Anadolu ruhu ve ikramı ile Tatarların asaleti ve Ruslarla çatışmadan kendi kimlik ve kültürlerine duydukları aidiyetin derin izleriydi.

Kostroma yolculuğumuz o gece yol arkadaşlarımın kalması ve benim de trenle dönmemle neticelendi. Rusya’da eşimle hastanede geçen günlerimizin mirası bir günlüğüm var. Ama yazmayı hiç düşünmemiştim. Oraya bakıp daha rikkatli iktibaslar da yapmak istemedim. Aklımda kalanı paylaştım.

Geçtiğimiz hafta muhterem Mehmet Görmez hocamızın Kostroma’da cami açılışı vesilesiyle irad ettiği hutbe ve Bediüzzaman Hazretleri’ne yaptığı atıflar, bizi 20 yıl öncesine götürdü.

Cami açılışında bulunan Rusya Müftüler Konseyi Başkanı Ravil Gaynuddin, o dönem Cuma namazı sonrası görüştüğümüz, Risale-i Nur’dan bahsettiğimiz zatlardandı. O görüşme ayrı bir yazı konusu olabilir. Hatıradır. O da Tatar. Çok duygulu bir konuşma yapmıştık karşılıklı. Üstad, çaresizlik, Tatarlar ve Rusya’nın o günlerde baş Müftüsü.

Ramazan Bayramı’nda cami avlusunda karlar üstünde yer bulup atkımı seccade yaptığım o unutulmaz sabahın bayram sonrası yine asaletini gösteren bir Tatar nezaketi ile karşılaştım.

Türkiye’de anılan Kırım-Tatar Sürgün günleri vesilesiyle o kardeşlerimizi de hassaten ve en hususi bir muhabbetle yad etmek istedim.

Çünkü Üstad kendini o esaret günlerinde Tatarlara emanet etmiş. Onlar da ona sahip çıkmış. Hayatımda hiç unutulamayacak bu payidar ahlakı yerinde de gördüm. 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
1 Yorum