Yaşamak üzere Cenab-ı Allah tarafından bahşedilen bu hayatımızın elbette bir sonu olacaktır. Çünkü yüce yaradan Kur'an'ı Kerim'de bize bunu Ankebut süresi 57.ayeti ile bildirmiş. كُلُّ نَفْسٍ ذَٓائِقَةُ الْمَوْتِ ثُمَّ اِلَيْنَا تُرْجَعُونَ (Her can ölümü tadacaktır. Sonra bize döndürüleceksiniz.) Bu sebepledir ki biz nefis sahibi olan insan oğlu gelmiş olduğumuz bu misafirhaneyi vakti geldiğinde bırakıp gideceğiz.

Kimimiz için vakitli olurken bu gidiş, kimimiz için vakitsiz olmaktadır. Bazen bir yangında, bir depremde, bir selde, bir kazada veya adı henüz konulmamış bir hastalıktan ölebiliyor insan.
Sebepler vesilesiyle ve Kader-i İlahi’nin takdiri ile son bulacak olan bu hayat yolculuğumuzun son durağının nerede ve nasıl olacağını bilmemiz mümkün değildir.

Büyük heves ve hırslarla bağlı olduğumuz bu dünya hayatı iki nefes arasıdır. Alırsın ve verirsin. Ne aldığın nefes senindir ne de verdiğin nefes senindir.

Dünya üzerinde yaşayan 8 milyara yakın insanın yegâne ve tek sahibi olan yalnız ve yalnız Allah Azze ve Celle'dir. Bütün kâinat O’nun mülküdür ve mülkünde tek tasarruf sahibi kendisidir. Ölümsüz olan sadece Allah'tır.

Bazen çevremizde yaşanan ölümlerin sebebini sorarken veya çeşitli sebeplere bağlarken -yüz bin kere haşa- bunun kader olmadığını beyan eden kişilerle karşılaşırız. Bu son derece tehlikeli bir yaklaşımdır.

Ölümlerde veya kazalarda insan sebepli çeşitli ihmaller veya ihmaller zinciri olabilir ve bu ihmallerin sonucunda maalesef insanlar hayatlarını kaybetmiş ve yaralanmış olabilir. Buralarda alınması gereken önlemlerin almamış olması o olayı Kader-i İlahi dairesinden çıkarmaz.

Gerek özel işletmelerin ilgili sorumluları ve çalışanları tarafından gerekse kamuda müdahale, önlem alma ve denetim ile ilgili görevlerini yapmayan personelin ihmalleri sonucu yangın, kaza, patlama, parlama, devrilme veya çarpma meydana geliyorsa bu kişiler için mutlaka hukuki cezai işlem uygulanmalıdır.

Bu tür ihmaller olmaması adına bütün kamu kurumları ve özel teşebbüs işletmeler yaptıkları işlerin tehlike durumlarına göre insan yaşamı ve iş güvenliği anlamında risk oluşturabilecek olanlar için eylem planları hazırlamalı ve gerekli önlemleri almalıdırlar. Bu alınan önlemler gerekli kuruluşlar tarafından denetlenmeli ve bu denetimler sonucunda tespit edilen eksiklikler göz ardı edilmeden giderilmelidir. Aksi takdirde meydana gelmesi muhtemel her türlü ölümlü ve yaralanmalı kazalara davetiye çıkarılmış olunur.

Örneğin Karadeniz bölgesinin bol yağış aldığını ve burada heyelan ile sel tehlikesinin oluşabileceğini herkesler bilir. O zaman Karadeniz Bölgesi için alınacak tüm önlemler belirlenir ve ona göre hem şahısları ilgilendiren hem de kamuyu ilgilendiren tüm tedbirler alınır.

Risk ve tehlike barındıran her türlü eşya, makine, araba, hava ve yer olayları, günlük iş kazaları veya şahsi kazalara sebep olmaması için bazı önlemlerin alınması elzemdir. Son dönemde çıkmış olan iş sağlığı ve güvenliği kanunu ile iş yerlerinde tehlike arz eden durumlar ile ilgili önceden tedbir almayı amaçlar.

İnsan yaşamı üzerinden pazarlık yapılmaz ve yapılmamalı. Ülkemizde son yıllarda meydana gelen birçok kazalar, patlamalar, maden göçükleri ve iş yeri-ev yangınlarının birçoğu küçük maliyetli önlemlerin alınmamasından kaynaklanmaktadır. Maddi kazanç uğruna insan hayatı görmezden gelinmemeli. Oysaki maddi kazancı her daim elde edebiliriz ama yitirdiğimiz canları geri getirmemiz mümkün değildir. Bu sebepledir ki en değerli varlık olan insanı her daim koruyacak önlemleri alırken maddi konuları kafamızdan çıkarmamız gerekiyor. Tedbir kuldan takdir Allah'tandır.

Yine de tüm önlem ve tedbirlere rağmen riskleri ortandan kaldıramadığımızdan dolayı yaşanacak olan her türlü fiil veya eylem Kader-i İlahi dairesinde gerçekleşmektedir. Ölümü kader dairesinin dışına çıkarmak mümkün değildir.

Başta Bolu ilimizde meydana gelen yangın faciasında kaybettiğimiz insanlarımız olmak üzere tüm ölmüşlerimizin ruhuna El Fatiha...

Kalın sağlıcakla...

Vesselam...