Muhammed Numan ÖZEL
Cehalet ve Cehaletle Mücadele
Câhil insanlar, cesurca hareket etmekten çekinmezler. Çünkü neticesini bilmediği için cesurcasına hareket eder. Bu da içi boş bir özgüven patlaması, kendisini biricik, tek, yekta, küçük başarısını adeta Kıbrıs Adasını feth etmiş gibi büyük görür dolayısıyla güç zehirlenmesine sebep olur.
İnsan ilimle cehâletini giderebilir. Ama cehâlet sadece bilgisizlik olarak ele almamak gerekmektedir. Çünkü her bilgisiz insan cahil değildir; ama tüm cahillerde öfke, şiddet, bağnazlık, saldırganlık, başına buyrukluk vardır desek abartmış olmayız. Cehâlet kuvve-i şeheviye, gadabiye ve akliyenin terbiye edilmemiş hallerinin sentezidir. Bu sentez de barbarlıktan, bağnazlıktan öte bir şey değildir.
Cehâlete bu açıdan baktığımızda tam ters kutbu olan ilim, fazilet, ihtiyat, letafet, kibarlık, anlayışlı olmak manasına gelen medeniliğin kan düşmanıdır. Medenilik varsa cehâlet/bedevilik mevzubahis olamaz. Tabi bazen medeni gibi görünen bedeviler de yok değildir.
Fıtratımızın gereği olarak pozitif ve negatif duygu, his, gücümüzde de tam bir sınır konulması mümkün değildir. Ama İslamiyet yukarda demiş olduğumuz üç kuvveye bir sınır çizmektedir. Böylece hem toplumsal hayat hem de ahiret hayatına denge, ölçü koymaktadır. Buna Ahlâk-ı hasene ve ahlâk-ı seyyie ilişkisi diyebiliriz.
Her şeyimizi aşırılıklardan koruyarak veya o gayrette olarak ‘sırat-ı müstakim’de kendimizi tutabiliriz.
Burada şunu da belirtmek isterim ki, insan demek edeb demektir. Edebi olmayana insan denmesi de yanlıştır. Ancak insan müsfettesi denilebilir. Buna göre insan cehâleti izale ederek nitelikli, kalifiye bir insan olabilir.
“Mesleksizlik, anarşilik sevilmez.”[1]
Bediüzzaman Said Nursi’nin bu sözü bu meseleyi izah sadedindedir. Kalitesiz, edepsiz, niteliksiz, kifayetsiz insanlar toplum tarafından kabul edilmediğini de anlıyoruz.
Kalitesiz, mesleksiz insanların en temel özellikleri şunlardır:
*Her şeyi en iyi kendilerinin bildiklerini iddia ederler. Her konuda uzman olduklarını varsayar ve her alanda pervasızca ahkâm keserler. Bilgiyi, bilge insanları, eğitimi aşağılamayı marifet sayarlar.
*Bunlar; ne ölçüde niteliksiz olduklarını fark edemezler. Çünkü gerçek nitelikli insanların kalitelerini görüp anlamaktan acizdirler.
*Kendisine danışılmadan, hiç kimsenin hiçbir şeyi yapmasını istemezler. Her şeyde en önde bulunmak isterler.
*Kalitesiz insan, genellikle olumsuz ve yapıcı olmayan özellikler sergileyen birey olarak tanımlanabilir. İşte bu tür insanların yaygın özelliklerinden bazıları:
- Güvenilmezlik: Sözlerinde durmazlar, verilen sözleri tutmazlar ve güven vermeyen bir tutum sergilerler.
- Empati Eksikliği: Başkalarının duygularını anlama ve saygı gösterme konusunda başarısız olurlar, genellikle sadece kendilerini düşünürler.
- Kibir ve Bencillik: Kendi çıkarlarını başkalarının üzerinde tutarlar ve sık sık üstünlük kurmaya çalışırlar.
- Sürekli Şikayet Etme: Her zaman olumsuz şeylere odaklanırlar, çözüm yerine sorunları büyütürler.
- Dedikodu ve İftiracılık: Başkaları hakkında olumsuz konuşur, dedikodu yapar ve insanları birbirine düşürmeye çalışırlar.
- Sorumluluk Almaktan Kaçınma: Hatalarını kabul etmek yerine başkalarını suçlama eğilimindedirler.
- Saygısızlık: Başkalarına saygı göstermezler, onların haklarına ve sınırlarına dikkat etmezler.
- Hoşgörüsüzlük: Farklı fikirlere, inançlara ve yaşam tarzlarına karşı hoşgörüsüz olurlar.
- Tembellik ve Motivasyonsuzluk: İş ve kişisel hayatta sorumluluklarını yerine getirmekte isteksizdirler, genellikle sorumluluklarını başkalarına yüklerler.
Cehâletten ve câhillerden Allah’a sığınırız.
CEHÂLETTEN ARINMAK
Fıtrat dini olan İslâmiyette ise, insanın kontrolsüz ve tahripkar duyguların mecraını değiştirip iyiliğe, doğruluğa ve kıblesine yönlendirmiştir. İfrat ve tefritten uzak tutarak, sınırlar koyarak.
Cehâletle birlikte, Câhiliye dönemi ahlâkî kötülükleri ifade eden öfke, şiddet, kibir ve saldırganlık, inhisar ve inkisar anlamındaki cehâletten arınmayı da emretmiştir İslamiyet, medeniyetin kapısını açarak.
“Ne mutlu o adama ki, kendini bilip haddinden tecavüz etmez.”[2]
“Dalaletten gelen hadsiz bir cehalet..”[3] sözüyle cehaletin dalaletinneticesi olduğunu anlıyoruz.
“Şeytan ise, bazı esbaba binaen, ya gaflet veya cehalet vasıtasıyla kapalı kalmış olan bir kapıyı gösterir; isbat edici bütün delilleri nazardan iskat ediyor. "İşte, bu saraya girilmez, belki saray değildir, içinde birşey yoktur." der kandırır.”[4] Gafil ve cahil insanların büyük resmi görmekten mahrum olduklarını ve kolayca aldatılabilir olduklarını anlayabiliriz.
“İşte ey gafil insan! Bu Hâkim-i Hakem-i Hakîm-i Zülcelali Velcemal, sana karşı kendisini herbir mahlukuyla böyle hadsiz ve parlak tarzlarda tanıttırmak ve sevdirmek istediği halde, sen onun tanıttırmasına karşı imanla tanımazsan ve onun sevdirmesine mukabil ubudiyetinle kendini ona sevdirmezsen ne derece hadsiz muzaaf bir cehalet, bir hasaret olduğunu bil, ayıl!”[5] En büyük cehalet insanın Allah’a yabancılaşmasıdır.
Son olarak: “Bizim düşmanımız cehalet, zaruret, ihtilaftır. Bu üç düşmana karşı; san'at, marifet, ittifak silâhıyla cihad edeceğiz.”[6]
Bediüzzaman Said Nursi’nin ömrü bu açıdan bakılınca cehaleti izale etme mücadelesidir.
Selam ve dua ile.
[1] Divan-ı Harb-i Örfi (60)
[2] Lem’alar (132)
[3] Sözler (174)
[4] Lem'alar (89)
[5] Lem'alar (312)
[6] Tarihçe-i Hayat (64)
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.