Nimetullah AKAY
“Nankörler” Sınıfına Dahil Olmayalım
Hâlık-ı âlem olan Rabbimiz, biz insanlara hidayet kaynağı olarak gönderdiği Kur’an-ı Aazimüşşanın hakikatlerini yaşamamızı bizlere nasip etsin… Hayatımızın temelini Kur’an’ın elmas taşlarıyla atmamızı nasip etsin… Kur’an, kâinatı aydınlatan İlâhî bir nurdur. Allah’ın en sevgili kulu olan Peygamber Efendimizin (asm) en büyük mu’cizesi kelamullah olan Kur’andır.
O kâinat Yaratıcısı ki, biz insanları, yarattığı bütün varlıklardan üstün kılmıştır. O Rabb-i Rahim ki, biz aciz ve fakir olan insanları muhatap kılmış, Kur’an vasıtasıyla bizimle konuşmuş ve bize insanların en mükemmeli olan Muhammed-î Arabî’yi (asm) yol gösterici, müjdeleyici, ikâzcı ve uyarıcı olarak göndermiştir. Şimdi kendi kendimize bakalım… Acaba ne kadar bu hakikatlerin farkındayız? “Kitabımız” dediğimiz bu hakikat hazinesinden ne kadar faydalanabiliyoruz? “Peygamberimiz” dediğimiz o yüce insanı ne kadar tanıyabiliyoruz? Yaşadığımız hayatla bize bahşedilen bunca nimetlerin hakkını verebiliyor muyuz?.. Yoksa biz de nankörler sınıfına mı dahil olmuşuz?..
Âlemlerin Rabbi olan Allah-ı Zülcelâl, İblis’i yani şeytanı ateşten yaratmıştır. Sonra kendisinin, topraktan yarattığı Hz. Adem’e secde etmesini emretmiş, ancak İblis, ateşten yaratılan kendisinin, topraktan yaratılan Hz. Adem’den daha değerli ve üstün olduğunu belirterek gurura kapılmış ve Allah’ın emrine karşı gelmiştir. İblis’in bu gururu, onu varlıkların en bedbahtı durumuna gelmesine sebep olmuş ve Rabbimiz onu lanetleyerek bir imtihan aracı olarak biz insanların başına musallat etmiştir.
İblis, insanları yoldan çıkaracağını, ancak ihlâslı kullarla baş edemeyeceğini söylemiştir. Her şeyi Rabbimiz bize Kur’an-ı Hakîm ve onun mümtaz müfessiri Peygamberimiz vasıtasıyla bildirilmiştir. Biz unutsak da, uyusak da, düşman olan Şeytan uyumuyor ve biz insanları uyutmak ve Cehennemlik bir hale getirmek için çalışmaya devam ediyor. Bu düşmanın en büyük silahı da nefsimizin bitmez heva ve hevesleridir…
İnsanlar çoğu zaman gaflet, gurur, enaniyet, inat gibi nice haletlerle farkında olamadan şeytanın işini kolaylaştırıyor ve düştüğü yanlışların farkında olamıyor. Karşısında bulunan insanları hep hatalı bulan nice insanlar vardır ki, yaptığı her hatayı doğru buluyor ve içine düştüğü şeytanî haletlerin sebep olduğu günahlara, hayatın gerçekleri diye sahip çıkıyor. Nefis ve şeytanın telkinleriyle yanlışlarını avukat gibi savunan insanların haddi hesabı yoktur ne yazık ki…
Hatadan dönmemin fazileti yerine, yanlışında ısrar etmenin inadına sarılanlar gerçekleri bulmada zorluk şekerler şüphesiz. Çare, nefsin ve şeytanın peşine takılmak değil, akıl, kalb ve vicdanın gösterdiği aydınlık yolda yürümektir. Her insanın hataları, yanlışları olabilir. Tehlikeli olan, insanın hatasını görmemesi ve yanlışta ısrar etmesidir. Kâmil insanlar hep nefislerini kötülüğe teşvik edici bulmuşlardır, “İnsan herkesi kendin üstün görmeli” demişlerdir.
Kendimize bir bakalım, çevremize göz gezdirelim isterseniz… Beraber olduklarımızı, sevdiklerimizi, değer verdiklerimizi gözden geçirelim. Nerede ve kimlerin yanında durduğumuz bizim için hayatî bir mesele… Allah’a yakın duranlara ne kadar yakın, düşman olanlara ne kadar uzak olduğumuza bakalım isterseniz. Çünkü nerede oluşumuz, bize imtihanı kazanıp kazanmamamız konusunda bir fikir verebilir. Hasılı, Allah’ın rızası dahilinde yaşamamız için, Rabbimizin bizleri şeytanların oyuncağı durumunda olanlarla bir arada bulundurmaması için bolca dua edelim. Şeytanı ve avanelerini sevindirirsek, hem dünyada hem de ahrette kaybedenlerden oluruz… Rabbimiz, bizleri nefis ve şeytanların tuzaklarına düşürmesin…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.