Dursun SİVRİ
‘Sadakat’in tefsiri ve tevili
“Sadakat”: Sıdk, vefa, dostluk, bağlılık gibi nitelikli birliktelik, itimat gibi bir dizi hüsün hususiyetleri ihtiva eden bir hasletin adıdır.
İnanç, itikat, halis niyet terkibinden ve hamurundan mamul huyun davranışa akseden formudur.
İnsan-ı kâmil sıfatı olan “sadakat” teorik bir tarifle değil insanlar arası münasebette arzu edilen beklentidir.
Her kim olursa olsun öncelikli aranan sıfattır “sadakat”
Bu genel tanımlamadan sonra sosyal hayatın gerçekleri ile pratiklerine bakarak değerlendirme yapalım.
“Sadakat” in pratik neticeleri sosyal grupların şahs-ı mânevini teşkil eden rabıtasıdır…Sadakat yoksa şahs-ı mâneviden söz edilemez.
Sağlam ve metin bir şahs-ı mânevinin unsurları, dava şuuruna sahip olan insanların “sadakat” sıfatlarıyla donanımlı oldukları olmazsa olmaz şartlardandır.
Sosyal grupların veya cemaatlerin öteden beri iç işleyişlerinde yaşadıkları ve yakındıkları problemlerin başında “sadakat” meselesindeki arızadan kaynaklandığı ifade edilir.
Problemin herhangi bir yerinde aktörler genellikle kendisi dışındakileri “sadakat”sizlikle itham ederler…
Teşhiste isabet vardır da çare arayışında kimse kendine bakmaz. Başkasından bekler.
İnsan nefsi kusur ve hatayı kabullenmez. Kusuru kesinlikle kendisi dışındakilerde görür.
İnsan kendi sadakatini sorgulamadıkça karşılıklı emniyet itimat temin edilemez.
Bediüzzaman, Müslümanların terakkisi için lazım olan, “Mesailerin tanzimi, mabeynlerindeki (aralarındaki) emniyetin tesisi, teavün düsturlarının teshiline muhtaçtır” diyor.(Lem’alar 17. Lem’a 7. Nota)
Mabeynlerindeki emniyetin tesisi üzerinde kafa yorulmaz, çare aranmaz. Sadece sadık adam aranır.
Grup, cemaat, ekip, takım hangi sosyal yapının içinde güven, emniyet, itimat vb… hasletlerin şahsiyet olarak karşılığı “sadakattir.”
Her müspet haslette olduğu gibi sıdk, doğruluk, feragat, sebat, metanet hasletlerinin nüvesi tahkiki imandır. İmanın hayata hayat olmasının pratiğe aksetmesidir.
Sosyal yapılarda hâkim mekanizmanın “sadakat” tevili
Devlet mekanizması ve toplum üzerinde en güçlü hâkim erk olan ortaçağ kilisesinin yaptırımlarında “sadakatsizlik” davranışının “aforoz” cezası ile cezalandırıldıkları tarihi ibretlik gerçektir.
Bizim resmi ideolojinin makbul ve sadakatli vatandaş profili; “vergini ver askere git daha ileriye gidip yönetime karışma!” Dindarlık profili de; “kıl beşi karıştırma işi” sınırlarıdır… Yani kısacası “senin aklın lazım değil varlığın lazım” cümlesiyle özetlenebilir…
Halbuki günümüzde bir çok sosyal grup ve cemaatlerde karar verici, inisiyatif, kullanma, tasarruf makamını işgal edenlerin, pozisyonlarını korumak için kullandıkları örtülü bir aforoz mekanizması bütün haşmetiyle yürürlüktedir. Benden adres sormayın istinasız sosyal grup ve dini cemaatlerin genelinde bu “aforoz” uygulaması örtülü veya açık aynen devam etmektedir.
Grupların ihtilafları ve sık rastlanan ayrışmalar ve yeni grupların ortaya çıkmasının altında yatan vesayet mekanizmasının politik taktiklerle geliştirdikleri “sadakatsizlik” damgası ile işaret edilenler aforoz” edilmektedir.
Bu tekrar eden mekanizmayı işleten sosyal gruplar arasındaki fark “pepsi cola” ile “coco cola” arasındaki fark gibidir. Küçük grupçukların varlığı üzücü ama gerçektir. En önemli etken “Küçük olsun bizim olsun “ anlamına gelen “enaniyetin yansıması”dır. Aslında “sadakatsizlik” bahanesiyle “sadakatin” vesayete feda edilmesidir aforoz mekanizması. El’an devam etmektedir.
Kişiden beklenen sadakat
İnandığı dava uğruna fedakârlığın derecesidir. Zirve örnek mi dersiniz? “Gözümde ne cennet sevdası var ne cehennem korkusu, milletimin imanını selamette görürsem cehennemin alevleri arasında yanmaya razıyım. Vücudum yanarken gönlüm gül gülistan içinde olur.” (Bediüzzaman)
Hem dünyasını hem ahiretini feda etmekten öte sadakat düşünülebilir mi? Olabilir mi bundan ötesi? Aklın değil hayalin de erişemeyeceği bir nokta.
Peki reel uygulamada sadakat nasıl tevil ediliyor?
Kutsiyet anlamı yüklenmiş; bazen kişiler, bazen organizasyonlar, bazen grup yapısındaki hiyerarşik makam, bozacının şahidi şıracı kabilinden kişilerden oluşan bir yapı. Sonra kast sistemi kapalı, beton duvar üstü dikenli tel ile çevrili garnizon sahası içinde çalışan bir sistemin “yönetim heyeti kararları” ile faaliyet yürütür. Kararlar şer’i hüküm derecesinde kabul edilir. Çünkü şura kararıdır. Herhangi bir itiraz veya aykırı bir davranış kutsala ihanetle “sadakatsizlik” damgasını yer…
Kararların referansları neye dayanıyor sorgulanmaz. Kurul kutsaldır. Meşruiyeti kendindendir. İşte ortaçağ kilisesinin sendromu yaşadığımız yüzyıl versiyonu…
Sadakat ferdi bir haslet demiştik. Önce kişi kendi hayatında davranışa, pratiğe yansıtır. İstenilmez verilir cinsinden bir davranış ve hâldir.
Ama gelin görün ki, “sadakat”i hep kendimizin dışındakinden bekleriz…
Sadık olmaya değil kendimize şartsız sadık adam bulmaya çalışırız…
Evet hadiseler çok hızlı gelişiyor. Zamanın ilcaatına göre pozisyonunu ayarlamayan dini cemaat ve gruplar misyonlarını tamamlamıştır.
Çünkü bütün cemaatler bilinç altı çocukluk evresinden yetişkinlik evresini tamamlayamamıştır. Küçük çocukların “benim babam senin babanı döver” halet-i ruhiyesi ile avunur. Bu avunmanın cemaatteki karşılığı “bizim cemaat en doğrusunu biliyor ve yapıyor. Keyfiyet ve şahs-ı mânevi adresi burada”dır…
Dünyanın ölçü ve kriterlerine göre küresel ölçekte en büyük bilinen herhangi bir cemaatin gücünü siyasete tahvil etmeye tevessül ettiğinde fıtri olmayan bir davranış sergilediği için maksadının aksiyle netice ile karşılaşmıştır.
Bu tablo tüm cemaatlerin hizmet stratejilerini gözden geçirmelerini ikaz etmiştir. Anlayana…
Cemaatler zihin arkasındaki bilinç altındaki gizli siyasi ajandalarını çöpe atmalıdırlar. Yeniden günümüzün ihtiyacı olan hizmet stratejileri geliştirmeli tasarlamalıdırlar…
Ne kadar söz var varsa dünde kaldı cancağazım. Şimdi yeni şeyler söylemek lazım…
Münazarat’ta geçen “protesto” kelimesi bütün sosyal gruplara hitap eder. Ne denilmek istenildiğini bilenler biliyor… Kızmak sataşmak için atışlar serbest…
Özellikle Risale-i Nur eksenli gruplara selam ve hürmetlerimi arz ederim…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.