Yusuf KAPLAN
Fütûhât-ı Ramazan-3: Ramazan medeniyeti şiiri
Ramazan, hangi dinden, inançtan, felsefeden veya dünyadan olursa olsun insanlar başta olmak üzere, bütün varlıkların kendilerini bulabildikleri, kendileri olabildikleri, kendilerini sunabildikleri, birbirleriyle buluşup engin konuşmalara dalabildikleri eşsiz bir mevsim.
Ramazan, bu özelliğini, İslâm'ın özü ve özeti bir mevsim olmasına borçlu. Ramazan'da İslâm'ın Müslümanlardan talep ettiği bütün ilkeler hayat buluyor. Dolayısıyla Ramazan'da İslâm'ın özetlenmesi, olağan bir iş'le, olağanüstü bir işlem'e dönüşüyor.
Bu, özetlerken özü özümsemenin kazandırdığı bir özellik. Fenomenolojinin izah edebileceği olağanüstü bir durum: Yaşanan tecrübeyi olağanüstü kılan fenomen, doğrundan oruç üzerinde yoğunlaşılıyor olmasıdır: Bir ibadet üzerinden İslâm'ın insandan talep ettiği bütün emirler, ilkeler, tasavvurlar, tahayyüller eşzamanlı olarak harekete ve hayata geçiriliyor.
Oruç tutmakla sadece oruç tutmuş olmuyoruz; orucun bizi tutmasına, tutup kaldırmasına, başka bir düzleme taşımasına da tanıklık etmiş oluyoruz: Böylelikle varlığa, topluma, tabiata ve hakikate dâir bütün bir anlam haritasını ve anlamlandırma pratiklerini de aynı ânda hayata ve harekete geçirmiş oluyoruz.
* * *
Ramazan'ın en önemli özelliği, insanı bütün tabiatlarla ve bütün hakikatlerle buluşturuyor olmasıdır. Yine fenomenolojinin izah edebileceği bir harikulâdelik de burada gizli. İnsan, Ramazan'da oruç tutarken hem bizzat tabiatı tecrübe ederek keşfediyor; hava'nın, su'yun, gece'nin gündüz'ün rengini, kokusunu, dokusunu bilfiil soluyor. Ramazan orucu, bir ay boyunca tabiatla kurduğumuz ilişkiyi altüst ediyor ve tabiatla doğrudan, yaşayarak, organik bir ilişki kurmamıza imkân tanıyor.
Böylelikle hem tabiatın keşfedilmemiş kıtalarını, bizzat hava'yı, eşyayı bambaşka bir hâlet-i ruhiye ile soluyarak keşfedebilme imkânına kavuşuyoruz; hem de eşyanın hakîkatini ve insanın kendi hakîkatini -zaaflarını ve erdemlerini- keşfetmesi sürecini bilfiil yaşıyoruz.
Özetle aç kalmak gibi olağan, sıradan, alelade bir iş'le; tabiatla, kâinât'la, Yaratıcı ile, diğer varlıklarla ve bizzat eşyanın kendisiyle topyekûn olağanüstü, fevkalade bir ilişki kuruyoruz.
Ramazanda insan, insan olarak kendisini keşfediyor, dolayısıyla kâinât'la, Yaratıcı'yla, diğer varlıklarla, tabiatla bütünleşerek kendisini aşabilmenin yollarını da fethediyor bizzat. Fethin, bir açılma eylemi, kapıların, gönüllerin ve zihinlerin açılması fiili olduğunu düşünecek olursak, insan, Ramazan'da her şeyden önce bizzat kendisini tecrübe ediyor, varoluşunu yaşıyor adım adım, an be ân, aç durarak pür dikkat tabiatın sesine kulak kesilerek: Tabiatı dinliyor... havasını suyunu, rengini, kokusunu, dokusunu başka türlü soluyarak, yaşayarak, tecrübe ederek bütün yönleriyle tabiatı.
* * *
Sonuç itibariyle, ramazan bir varoluş mevsimidir; insanın varlığın, hakîkatin, tabiatın ve Tanrı'nın varlığını bizzat tecrübe ederek hissettiği bir varoluş mevsimi.
Varoluş, dinin insanla birlikte varolması sürecidir: Bu, mekke sürecine denk gelir: Bütün varlıkların ve hakîkatin şuuruna erme sürecine gir/diril/en insan tipi inşa edilir bu süreçte. Bu süreçte, insana müdahâle eden ve insanın özümsediği şuur, İlâhî Şuur'dur.
* * *
Ramazan aynı zamanda bir varediş mevsimidir. Varediş mevsimi, medîne süreci'ne denk gelir: Medine sürecini hayata geçiren şuur, Peygamberî Şuur'dur.
Peygamberî Şuur'la, önceden kendilerine her türlü işkence ve hakareti reva gören müşrik, Yahudi ve Hıristiyan topluluklarla her şeye silbaştan başlanıldığını haber veren bir Sözleşme yapılır: Mekke süreci nasıl varlığı harekete geçirmişse, Medîne süreci de vicdan'ı harekete geçirir.
* * *
Ve nihâyet Ramazan, bir varkılış mevsimidir. Varkılış mevsimi, Medeniyet Süreci'ne denk gelir: Medeniyet sürecini hayata geçiren şuur, İlâhî Şuur'la Donanmış, Peygamberî Şuur'la yoğrulmuş Beşerî Şuur'dur.
İnsan, Hayat ve Tabiat işte bundan sonra vecd'e gelir, coşar, taşar ve kendini aşar.
* * *
İşte şiir budur; ilâhî olan'a kadar açılabilme imkânı sunan şuurun kazandırdığı bir fevkalade söz. Özün sözü'nün, söz'ün özünü özümsediği bir özlü "söz", bir üst-şuur hâli.
Şiarın şuura, şuurun şiire dönüştüğü varoluş, varediş ve varkılış tecrübelerini aynı ânda yaşadığımız; barışı, huzuru, keşfi, fethi, dayanışmayı, kardeşliği ve eşyanın bütün hâllerini idrak ve bu hallere iştirak edebildiğimiz; insanın kendisini, vicdanı, vecd'i keşfettiği ve fethettiği tek mevsim olan Ramazan medeniyeti mevsimini bihakkın idrak edenlere ve ona iştirak edenlere selâm olsun.
Yeni Şafak
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.