Habip ARTAN
Sağlık Hizmetlerine Genel Bir Bakış
‘Halk içinde mu’teber bir nesne yok devlet gibi
Olmaya devlet cihânda bir nefes sıhhat gibi’
Kanuni Sultan Süleyman
2000 yılından 2024 yılına kadar çeyrek asra varan bir sürede genç ve çocuk nüfusumuzda yüzde 4 azalış görülürken yaşlı nüfusunda yüzde 2 artış izlenmiştir. Yıllar geçtikçe ülke nüfusumuzun yaşlandığı ve yaşlılığa bağlı olarak kronik hastalıklarında en az bir o kadar artacağından söz edebiliriz. Yine son çeyrek asırda kentsel nüfus oranı 2000 yılında yüzde 60 iken 2023 yılında yüzde 90’a vararak bir buçuk kat artış göstermiştir. Yıllara göre beklenen yaşam süresi 2000 yılında 72,5 iken 2022 yılında 77,5 çıkmıştır. 2022 yılı ölüm nedenleri istatistiklerine göre dolaşım sistemi hastalıkları yüzde 35, kanser hastalıkları %15, kronik solunum yolu hastalıkları %13, endokrin hastalıkları % 5 civarında görülmüştür. Önlenebilir ölümler içerisinde sırasıyla en fazla kalp hastalıkları, akciğer kanseri ve kazaları görmek mümkündür. Risk faktörlerinden olan tütün mamullerini her gün kullananların oranı son 8 yılda %2 artış gösterirken hiç kullanmayanların oranında %3 azalış göstermiştir. Alkollü ürünü her gün kullananların sayısında son sekiz yılda bir değişiklik olmazken hiç kullanmayanların sayısında %7 azalış görülmüştür.
Koruyucu hekimlik
Hastalıkların önlenmesi ve sağlığın korunmasında en önemli etkenlerden biride şahsi koruyucu hekimlik bilincidir. Hastalık gelmeden sağlıklı kalmanın kıymetini bilmek gerekir. İnsanoğlu sadece etten kemikten yaratılan bir varlık değildir, kalp, ruh, vicdan ve nefis sahibi olan insan kendi hanesi olan, kendisine emanet edilen vücut sarayında emaneten oturan bir kiracı konumundadır. Kendisine verilen emaneti hakiki sahibine teslim edene kadar onu korumak zorundadır. Vücudu korumanın en önemli etkin yolu sağlıklı ruh ve psikolojik yapısına sahip olmaktan geçmektedir. Psikolojik yapısı bozulan bir şahsın asıl mal sahibinden kiraladığı emanet vücut ise yıkılmaya ve bozulmaya mahkûmdur. Bu nedenle bize emanet olarak verilen vücudumuzu yerli yerinde sahibinin tarif ettiği şekilde kullandığımız zaman hastalıklara dayanma direncimizde o derece yüksek olacaktır. Vücudunu mucidinin tarif ettiği şekilde kullanmayanlar, israf ve su-istimal edenler bir takım hastalıklara davetiye çıkaracaktır. Hekimlerin şeyhi İbn-i Sina: ‘İlm-i tıbbı iki satırla topluyorum. Yediğin vakit az ye. Yedikten sonra dört beş saat kadar daha yeme. Şifa hazımdadır. Yani kolayca hazmedeceğin miktarı ye. Nefse ve mideye en ağır ve yorucu hal, yemek üstüne yemektir. Yani vücuda en muzır, dört beş saat fasıla vermeden yemek yemek veyahut telezzüz için mütenevvi yemekleri birbiri üstüne mideye doldurmaktır.’ diyerek koruyucu hekimlikte bizlere sağlıklı kalmanın ilk şartlarını ifade etmiştir.
Aşılar
2020 yılı başlarında covid-19 pandemisi baş gösterdikten sonra aşıların önemi bir kat daha anlaşılmış oldu. Ondan öncede verem, tifo, kuduz, veba, kızamık, çocuk felci ve buna benzer hastalıkların aşıları bulunarak insan sağlığına önemli katkıları olmuştur. Geçmişte olduğu gibi günümüzde de hala aşılara karşı bir tutum sergilenmektedir. Bu yaklaşımın nedenleri henüz açıklanamamıştır. Bu nedenle aşılar insan sağlığı açısından hastalıkların önlemesindeki faktörü önemini korumaktadır.
Antibiyotik kullanımı
Bizim çocukluk zamanlarında antibiyotiklere ulaşım çok zordu. İnsanların birçoğunun ya sağlık güvencesi de yoktu veya ilaca ulaşmak kolay olmuyordu. Hafif seyreden üst ve alt solunum yolu enfeksiyonları daha çok bitkisel ve geleneksek yöntemler ile tedavi ediliyordu. O zaman üstesinden gelinemeyen veya mahiyeti henüz bilinmeyen enfeksiyon hastalıları sonucunda hastaları kaybetmek söz konusu olabiliyordu. Şimdilerde ise birçok hastalıkların nedenleri ile birlikte tedavi yöntemleri, ilaçları bilinmekte ve böylece çoğu hastalıkların önüne geçilebilmektedir. Günümüzde ise sağlık güvencesi ve yaşam konforunun artması ile birlikte antibiyotiklere ulaşım kolaylaşmış buna karşın bilinçsiz antibiyotik kullanımı yaygın hale gelmiştir. Öyle ki bazı antibiyotikler çok sık kullanıldığından artık vücut içerisinde etkinliğini yitirmeye başlamıştır. Bunu önlemek adına insanların reçetesiz antibiyotiklere ulaşımı kısıtlanmış olmasına rağmen yine de doktorlara rica ederek olur olmaz antibiyotik reçete ettiren hastaların ve hasta yakınlarının sayıları az değildir.
Ağrı kesici kullanımı
Ağrı kesicilerde insanlar arasında son zamanlarda tabiri yerinde ise Aspirin gibi algılanır olmuştur. Azıcık başı ağrıyan, migrenim var, aman bayılacağım diyerek rastgele ağrı kesici kullanmaktadır. Çok hafif bir sancı da bile ağrı kesici yerine bitkisel tedaviye başvuranların sayısı çok azdır. Nane, limon adaçayı gibi rahatlatıcı içecekleri tercih edenlerin sayısında gün geçtikçe azalma görülmektedir. Çok sık kullanılan ağrı kesiciler insan bedeninde kalıcı rahatsızlıklara sebebiyet verebileceği gibi birçok yan etkisiyle de başka hastalıklara davetiye çıkarabilecektir. Ayrıca ağrı kesicilerin sık kullanılmasıyla muhtemelen bu ilaçlara karşı insanlarda ‘ilaç bağımlılığından’ söz etmek kaçınılmaz olacaktır.
Kanser ilaçları
Günümüzde hala kansere kesin bir çare bulunamamıştır. Bu sinsi hastalık nedeniyle hayatını kaybedenlerin sayısı gün geçtikçe artmaktadır. Yanlış beslenme, bitkilerde kullanılan zirai ilaçlar ve hormonlar ve daha birçok bilinmeyen nedenlerden ötürü kanser insanoğlunu daha fazla tehdit eder dereceye gelmiştir. Kanserde en yaygın tedavi yöntemleri olarak ışın veya kemoterapi önerilmektedir. Ancak bu tedavi yöntemleri nadir olarak sonuç verebilirken daha çok hastaları erken hayattan koparmaya neden olabilmektedir.
Kronik hastalıklar
Şeker, tansiyon, nefes darlığı ve kalp ve damar hastalıkları gibi kronik hastalıklarında da gün geçtikçe artış görülmektedir. Bu hastalılar birçok insanda genetik yatkınlık nedeniyle olarak görülebildiği gibi bazen de yanlış beslenme ve çevresel faktörler nedeniyle de görülebilmektedir. Burada da hastalığı önlemede en önemli etkenlerden birisinin tamamlayıcı tıp ve koruyucu hekimlik olduğu akıldan çıkarılmamalıdır. Maalesef diyabet ve yüksek tansiyon gibi kronik hastalıkların tam olarak tedavisi yok denecek kadar azdır. Ancak bununla beraber muhtemel şeker ve tansiyonun vücuda vereceği zararlarından korunmak için ömür boyu ilaç kullanılması tavsiye edilmektedir. Bu da ilaç sanayinin biraz daha zaruret halini alması demektir.
Aşırı kilo ve obezite
Günümüzde ve özellikle son yüzyılda, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde konfor ve rahatın artması, hareketsizlik nedenleri ile aşrı kilo dediğimiz obezitiye daha sık rastlamaktayız. Yukarıdaki paragrafta bahsedilen İbn-i Sina’nın tavsiyesine uyulmuş olunsa insanoğlunun büyük ekseriyeti bu illetten rahatlıkla masrafsız kurtulabilecektir. Boğazına ve midesine düşkün olan, önüne geleni rast gele midesine aktaran, midesinin, üçte birini gıda, üçte birini su ve geri kalanını hava ile 1/3 oranında olması gerekirken bu oranı alt üst eden insanlar ileride mutlaka bunun bedelini ağır ödeyeceklerini bilmelidirler.
Aile hekimleri ve sağlık merkezleri
Sağlık Bakanlığının aile hekimliği ve aile sağlık merkezlerini 2004 yılından itibaren aşamalı olarak, 2010 yılından itibaren ise tüm ülke sathına yayılmasını sağlamıştır. Bir vatandaş olarak eskiden çok basit bir rahatsızlığımızda dahi bile Devlet hastanesi veya Tıp Fakültesi hastanelerine giderek tedavi olmak zorunda idik. Randevu sistemi olmadığı halde belli belirsiz vakitlerde giderek rica ve minnet ile reçetemizi almaya çalışırdık. Bir aralar özel polikliniklerin sayısı artmış olduğundan istediğimiz pratisyen hekime giderek reçetemizi almamız mümkündü. İrili ufaklı, sıhhi olmayan özel polikliniklerin kapatılması ile aile sağlık merkezleri her mahalde kurularak insanların rahat etmesi sağlanmış oldu. Ayrıca devlet Hastaneleri ve diğer üst basamak sağlık kuruluşlarının gereksiz olarak hasta trafiği uğraşmasının önüne geçilmiş olundu.
Özel hastaneler ve poliklinikler
Bir dönem sağlık merkezi, tıp merkezi, özel poliklinikler adı altında irili ufaklı birçok özel sağlık kuruluşu açıldı. Bunların bir kısmı sahte reçete, gereksiz ilaç, gereksiz tetkik ve tedavi ile uğraştığından bunların birçoğu elimine edilerek kapatıldı. Ayakta kalanları ise mevcut kanun ve yönetmelik çerçevesinde hizmet verdiğini görmekteyiz. Gün geçtikçe Devlet Hastaneleri, Tıp Fakültesi Hastaneleri, Şehir Hastaneleri Özel Hastaneleri aratmayacak duruma geldi. Özellikle bina, araç gereç, teçhizat bakımından modernize edilen bu hastanelerde verilen sağlık hizmetleri Avrupa ile yarışacak seviyelere gelmiştir. Şunu da belirtmeden geçemeyeceğim; son on yıllarda dünyanın geçirmiş olduğu savaş ve buhranlar neticesinde ülkemizde bundan nasibini alarak büyük bir göç dalgası ile karşı karşıya kaldı. Bunun neticesi olarak sağlık hizmetlerinde son zamanlarda doktor sayısı ve branşları açısından aksamaların olduğu, hastaların istenildiği zamanda randevu alamadığı, diş hastaneleri ve diş hekimlerinin sayısının yetersiz olduğu veya tam verim alınamadığı, yoğun bakım üniteleri ve servislerde doluluk oranlarının doktorların gücünün üstünde olduğu, hasta ve yakınlarının polikliniklerdeki sıra ve kuyruklarda geçirilen vakitlerin arttığı, radyoloji ve patoloji gibi ileri safha tetkiklerde kuyrukların uzadığını maalesef belirtmek isterim.
Diş hastaneleri
Sağlık bakanlığı bundan on yıl öncesine kadar yeterince modern diş hastaneleri açarak vatandaşına kaliteli hizmet götürdü. Pandemiden sonra mevcut diş hastanelerinden bazıları birleştirildi, bazıları devre dışı kaldı. Şu anda diş hastanelerinde bazı tedavileri yapabilmeniz mümkün değildir. Özel diş hastanesine veya paralı olarak üniversite hastanelerine gitmeniz gerekiyor. Hal bu ki mevcut diş hastanelerinin demirbaş ve araç ve gereç bakımından dolu ve modern olduğunu söylemek gerekir.
Özel diş poliklinikleri
Pandemiden sonra özel diş polikliniklerinin sayısı arttı. Bunun en büyük etkenlerinden biriside diş hekimlerinin kamuda istihdamının azalması, ikinci nedeni ise kamu diş hastanelerinin her türlü tedaviyi yapmaktan kaçınmasıdır. Özellikle implant gibi pahalı olan tedavilerin tamamı devlet tarafında hiçbir yerde karşılanmamaktadır. Mademki modern diş hastanelerimiz var yeterli doktorlarımızda var, öyleyse diğer tedavi giderlerinde olduğu gibi sosyal güvencesi olan her hastanın dişlerinin de SGK kapsamında güvence altına alınması gerekir. İşçi olsun, memur olsun, özel olsun sağlık hizmetlerinden faydalansın veya faydalanmasın zaten her ay SKK primini yatırmaktadır. Denilebilir ki her şeyi devlet karşılarsa, peki bunun karşılığı nasıl olacak o da maliyeyi ilgilendirir. Ayrıca yine denilebilir ki diş tedavi giderlerinin tamamını devlet tarafından karşılanırsa özel diş poliklinikleri ne yapacak, bu da ayrı bir problem tabii. En iyisi özel poliklinik ile devlet hastaneleri rekabet edebilmeli. Ayrıca kim hangi hastaneye giderse gitsin tedavi giderleri SGK tarafından karşılanmalıdır. Özel diş hastanesine gelen hastanın tedavi gideri SGK tarafından ödenmelidir.
Sağlıkta digital dönüşüm
Ülkemizde digital dönüşüm ve gelişimde sağlık sektörü en başı çekmektedir. Bilişim ve İnternet Teknolojileri görevim itibariyle çalıştığım kurumda HBYS (Hastane Bilgi Yönetim Sistemi) uygulamasını 2000 yılında Tıp Fakültesi Hastanemize ilk getiren kurum üniversitemiz olmuştur. Diğer devlet hastaneleri, aile sağlık merkezleri, özel hastaneler ve eczaneler tam otomasyona geçerek eşgüdümlü olarak çalışabilmektedirler. İsteyen e–devlet sistemi üzerinden e-nabız uygulamasına girerek kendisine konulan tanı ve tedavileri ve reçeteleri tüm detaylarına kadar görmeleri mümkündür.
Yatan hasta ve yoğun bakım servisleri
Genellikle bir hastane yapılırken veya kurulurken kaç yataklı olduğu dile getirilir. Mesela 400, 500, 800, 1400, 1800 yataklı diye tabir ederler. Ancak içerişinde kaç yoğun bakım ünitesi varlığından, kaç adet MR cihazından, kaç adet tomografi cihazından, kaç adet röntgen cihazı varlığından bahsetmezler. Ancak bir şeklide işiniz düşünce bunların sayısı ve varlığından haberiniz olur. Hastanelerin etkin ve verimli kullanılması için bu cihaz sayılarının yatan hasta, poliklinik ve doktor sayısı ile orantılı olması gerekmektedir. Hastanelerde özellikle kroner yoğun servisleri, beyin ve cerrahi yoğun bakım üniteleri çok yoğunluk olmaktadır. Bazen hastalar yatış için başka bir uygun hastaneye sevk edilmek zorunda kalınmaktadır.
Radyoloji, patoloji ve mikrobiyoloji, biyokimya laboratuvarları tetkik ve istekler.
Gün geçtikçe tıp ilmi ilerledikçe tetkik ve tedavi yöntemleri de gelişmektedir. Tanı ve tedavide hekimlerin en büyük yardımcısı laboratuvar ve radyoloji sonuçlarıdır. Hastanelerimizde bu birimler mükemmel bir algoritma ile işlese bile bazen arızalı cihazlar ve tıbbi tüketim malzemelerine erişimde görülen aksamalar olabilmektedir. Bu da ister istemez hastaları kuyruklarda sıra beklemesine neden olmaktadır. Bu aksamaları mümkün mertebe asgari seviyelere indirgemek için eş güdümlü ve takım ruhu ve özel sektör mantığı ile gayretle çalışılması icap etmektedir.
Muayene ücretleri
Özel hastanelerde acil hasta girişi de dahil olmak üzere poliklinik ve diğer tüm ücretler paralıdır. Ancak Tıp Fakültesi Araştırma Hastanelerinde ücretsiz poliklinik hizmeti verilmesine rağmen seçmeli olarak ücretli poliklinik hizmeti de verilebilmektedir. Uygulamada vatandaşlar muayene ücretini yatırırsa kısa sürede randevusuz olarak poliklinik hizmetini öğretim üyesi bir uzman hekimden rahatlıkla alabilmektedir. Doktorlar kısmen ücretsiz kısmen de ücretli poliklinik hizmeti vererek bu sayede ücretli muayenenin önü açılmış oluyor. Böylelikle öğretim üyesi uzman bir hekimin daha fazla ücret alabilmesi sağlanarak bir başka bir kuruma veya özel bir hastaneye geçmesine engel olunuyor. Özellikle tüm branşlarda verilmekte olan poliklinik hizmetlerinde uzman öğretim üyesinin odasında veya poliklinikte olması sağlanmalıdır. Ücretsiz muayene edilen hastalara verilen poliklinik hizmetlerinde daha çok yer almaları sağlanmalıdır.
Randevu sistemi
MHRS denilen randevu sistemi uzun süre iyi gidiyordu, hasta ve yakınlarının randevularına dikkat etmemesi nedeniyle bir takım aksamaların olduğu bilinmektedir. Son günlerde alınan randevu onaylama gibi yeni tedbirler sayesinde inşallah bu sıkıntıların giderileceği ümidindeyiz. Yeter ki vatandaş suiistimal etmesin, yeterli sayıda uzman doktor olsun, fiziki şartlar uygun olsun, araç ve gereçler çalışır vaziyette olursa randevuda herhangi bir problemin yaşanacağını sanmıyorum.
Poliklinikler
Bazı hastanelerde hastayı en fazla rahatsız eden randevu aldıktan sonra poliklinik sekreterinden provizyon almak için sıra beklemektir. Randevu saatinde gidilse bile muayenede sıra bekleyen, muayene bittikten sonra özellikle radyolojide (MR, tomografi, röntgen) kan alma da sıra ve izdihamın olduğunu söylemek gerekir. Ama yine de hastalar er de olsa geç te olsa bir şekilde taburcu olmaktadırlar.
Sağlıkta olası suiistimaller
Her sektörde olduğu gibi sağlık hizmetlerinde de bir takım aksaklıklara ve yetkiyi kötüye kullanmaya rastlamak mümkündür. Muayene etmeden teşhis ve tedavi, hasta olmadan hasta yatışı yapmak, hastayı resmen taburcu etmeden izinsiz eve göndererek haksız yere yatak ücreti tahakkuk ettirmek, gereksiz laboratuvar ve radyoloji isteminde bulunarak faturayı şişirmek mümkündür. Ayrıca yatan hasta ve yoğun bakım servislerinde kullanılan sarf malzemelerinin görevliler tarafından israf edilmemesi için azami gayret edilmesi. Yatan hasta odalarının temiz tutulması ve havalandırılması, WC ve lavaboların tertemiz olması, sabun ve temizlik ürünlerinin eksik bırakılmaması gerekir.
Hasta ve doktor hakları
Hasta hakları olduğu gibi doktorlarında bir takım hakları vardır. Hasta ve doktor arasında, doktor ve hasta yakınları arasında bir takım hukuklar vardır. Bunlara riayet edilmesi gerekir. Son zamanlarda istenmeyen durumlar olabilmekte, doktorlarımız özellikle hasta yakınları tarafında darp edilebilmekte ve hakarete maruz kalabilmektedirler. Kısaca doktor doktorluğunu, hasta yakını ise vatandaş olduğunu bilecek ve birbirlerine saygı göstereceklerdir. Kanun ve nizamların dışına çıkanlara en ağır yaptırımların aksamadan uygulanması gerekir.
Sağlık görevlileri
Bir hastanenin yönetim kadrosundan tutun doktor, hemşire, sağlık teknisyeni ve hasta bakıcıya kadar tüm personeli özveriyle görevlerini yerine getirmekte olduğuna inancımız tamdır. Bu personeller daha atanmadan, hatta öğrenci olmadan evvel eğitim ve öğretim aşamasında kabiliyetleri istikametinde seçilmelidirler. Bu mesleği tercih edenler, bu zorlu işin üstesinden geleceklerse bu mesleğe adım atmalıdırlar. Nasıl olsa sağlık sektörü veya hekimlik garanti diyerek sırf para kazanma hırsı ile bu işi yapacaklarsa uzun sürede muvaffak olamazlar. Doktorluk ve hemşirelik öz veri isteyen, kandan ve irinden, yaradan ve bereden tiksinen, kadavradan ürken kişilerin işi asla değildir. Bu meslek özveri isteyen, yaratanın en mükerrem olarak adlandırdığı insan nevine bir hizmettir. Elbette ki bunları nazara alarak her bir doktor, her bir hemşire gayretle, titizlikle, büyük bir samimiyetle işini takip etmeli ve hastaya ve hastalıklara bu şekilde yaklaşım sergilemelidirler.
Eczacılık hizmetleri
Eczane sağlık sektörünün son halkası sayılır, artık teşhis konulan hastanın tedavisinde ilacın rolü kaçınılmazıdır. Hastanelerimizde e-reçete uygulaması ile muayene olur olmaz hemen reçetemiz sisteme düşerek ilacımızı istediğimiz eczaneden, istediğimiz il ve ilçeden alabiliriz. Eskiden nerede muayene olunursa veya nerede çalışırsanız oradan ilacınızı almak durumundaydınız. Şimdi böyle bir zorunluluk artık yok. Bakmakla yükümlü olduğunuz ana ve babanız başka bir şehirde yaşıyorlarsa onların ilaçlarını alamıyordunuz. Çok şükür bu problemler kalmadı. Modern bir sağlık sistemimiz var. Burada şunu belirtmek isterim; SGK kapsamında olan çalışanların muayene ücretleri eczaneler tarafından tahsil edilmektedir. Bunun yerine, tüm muayene ve ilaç katılım bedelinin hastanın maaş bordrosundan mahsup edilmesi daha iyi olur kanaatindeyim.
İhtiyaç fazlası ve atık ilaçlar
Ülkemizde ilaca ulaşım kolay ve ucuz sayılır. Özellikle çalışan ve emeklilerin evlerindeki ecza dolaplarında birçok kullanılmayan veya kullanım süresi geçmiş ilaçlara rastlamak mümkündür. Hele bir de bu kişiler yaşlı olunca daha fazla ilaç görmek mümkündür. İnsanlar neredeyse hasatlık hastası olurcasına evini adeta ilaç deposu haline getirmişlerdir. İlaçlarda da son kullanım tarihi olduğundan bir evde zamanında kullanılmayan, gereğinden fazla alınan ilaçlar durduğu yerde eskiyecektir. Bunların uygun bir şekilde atık ilaç merkezlerinde imha edilmesi gerekir. Günü geçmemiş, ihtiyaç fazlası, kullanılmayan ilaçların ise ilaç toplama merkezlerine verilerek bir şeklide yeniden değerlendirilmesi sağlanmalıdır. İnsan sağlığı ve çevreye vereceği zararlardan dolayı kesinlikle çöpe ve lavaboya dökülmemelidir. Bilinçsizce doğaya atılan bu kimyasal ilaçlar su ve toprağı kirleterek insan sağlığını tehdit edecektir. En basit bir ilacın bile üretimi ve devlete maliyeti küçümsenmeyecek kadar fazladır. Nasıl olsa bu ilacın finansmanını devlet sağlıyor diye israf etmek, tarihi geçmeden çöpe atmak insafsızlıktır.
Tamamlayıcı ve geleneksel Tıp
Alternatif tıp olarak ta adlandırılan bu uygulama vücudun kendini koruma ve iyileştirme yeteneğine odaklanan bir sistem olarak bilinir. İnsana bütünsel yaklaşım sergilenerek, zihin, beden ve ruh üçlüsünü birlikte tedavi ederek iyileşmeyi hedef edinir. Günümüzde tıbbi uygulamaların en son geldiği nokta bilinmektedir. Hastalıkların teşhisinde birçok yeni adımlar atılmasına rağmen bazı hastalıkların tedavisinde yetersiz kalınabilmektedir. Bu anlamda tansiyon ve şeker gibi kronik hastalıklar artık günümüzde normal olarak kabul edilerek onunla yaşamaya devam edilmektedir. Gün geçtikçe geleneksel tedavi uygulamaları tekrar gün yüzüne çıkarılıp modern tıbba ilave olarak insanların istifadesine sunulmaktadır. Özellikle fitoterapi, ozon terapisi, akupunktur, biyoenerji, multivitamin, mezoterapi, hacamat tedavisi, osteopati, hipnoz, refleksoloji, müzik tedavisi, sülük tedavisi, larva tedavisi gibi yöntemler ile bir çok hastalıkların tedavisine katkıda bulunulmaktadır.
Derdi veren Allah dermanını da elbette vaat ediyor ümidiyle bizler elimizden geleni yapacağız, sebeplere fiilen başvuracağız, hastaysak tedavi olacağız, doktorun verdiği ilaçları kullanacağız, artık sonucu da kavli dua ederek Allah’tan bekleyeceğiz. Eğer hasta olursak Rabbim bizleri hikmet ile hüküm veren hekimlerle buluştursun. Rabbim tedavi görmekte olan yoğun bakım ünitelerinde ve servislerde yatan, şifa bekleyen hastalara acil ve kamil şifalar ihsan eylesin, hasta yakınlarına sabır ve metanet ve kolaylıklar versin, onlara her iki cihan saadetine nail olmalarını nasip eylesin. Allah’a emanet olunuz.
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.