Ahmet AKCAN
Musibetler Ne Diyor?
Nefislere ceza, bedenlere eza olan ve ilahi canipten geldiği bilinen bela ve afetler “imtihan” olarak isimlendirilmektedir. Arapça ‘mihnet’ kökünden gelen imtihan; müsibet, yük, çile ve meşakkat manalarına gelmektedir. Demek, dünya ukba denkleminde mihnete ve meşakkate muhatap olmaya ‘imtihan’ denilmektedir.
İmtihanlar, cüz’i şerlerin vücudu ile külli hayırların murad edildiği bir kısım yükler, manevi çileler olarak tarif edilmektedir. Yani beşerin tasaffisi, insanın terakkisi ile nispi hakikatlerin tezahürü ve daha pek çok hikmet için zıt unsurlar karşı karşıya getirilmekte, dünya “dar’ul imtihan” olarak tarif edilmektedir...
İmtihanlar; müminler ile münkirlerin, ehl-i tevhid ile ehl-i şirkin tefrikine hizmet etmektedir. Evet, imtihanlar insanların hasını hamından, sağlamını arızalı olandan ayıran eleklere benzemektedir. Bununla insanlar bir şekilde elenmekte, haslar ve sağlamlar üstte kalmakta, cüruflar ve arızalı olanlar alta düşmektedir...
Eveet evet! İnsanlar musibet elekleri ile elenmekte, bela ve musibet rüzgârları ile devrilmektedir. Kerim olan Kur’an’ın “…Sizi şerle de hayırla da deneyerek imtihan ederiz. Ve siz ancak bize döndürüleceksiniz.”* ölümsüz beyanı işitilmektedir...
İnsanların üzerine bela ve musibetler seller gibi salınınca sabır ile beraber hamd, nimet ve lütuf yağmurlarından ıslanınca şükür ve minnettarlık ile mukabelede bulunmaları istenmektedir...
Talebe olduklarının farkında olanlara, olaylardan ibret alanlara musibetler muallimler gibi öğrenmeye hizmet etmektedir. Hadisata nazar-ı ibret ile bakanlara nice hakikatlerden haber vermektedir...
Bu yönüyle tüm beşer tabakalarını müteessir eden korona illeti hal diliyle; “kibirle efelenenlere, kendilerini ölümsüz görenlere, dünyayı sömürenlere, masumları öldürenlere, fakir fukarayı üzenlere gönderilmiş bir bela” olduğunu söylemektedir...
Evet bela ve musibetler müminler için vesile-i mağfiret, gafiller için sebeb-i hidayet, mütekebbir zalimler için ilahi bir ceza ve adalet olduğu bilinmektedir. İşte bu yönüyle bu “kovid” illetinin Rahman’ı inkâr edenlere, insanlığa zulmü reva görenlere, tek dünyalı olarak ömür tüketenlere “ilahi bir ceza ve adalet” olduğu düşünülmektedir...
Bela ve musibetler ile müminlerin güçlenmeleri ve manen terakki etmeleri beklenmektedir. Yani musibet darbeleri ile kolu kanadı kırılan müminlerin acz ve fakrlarını görmeleri, lisan-ı acz ve ızdırar ile Rahman’a yönelmeleri, dua ile mağfiret talep etmeleri istenmektedir...
Dünyevi küçük musibetler, büyük ve uhrevi musibetlere kalkan vazifesi gördüğü bilinmektedir. Yani kızgın bir sobada elini yakmak üzere olan çocuğun eline vurulması misali, küçük illetler ile de müminlerin uhrevi büyük musibetlere düşmeleri engellenmektedir...
Bu itibarla ilahi canipten gönderilen musibetlerden üç külli netice mülahaza edilmektedir:
Birincisi; bu musibetler ile beşere dünyanın muvakkat ve geçici, zevk ve lezzetlerin değersiz ve devamsız olduğu bildirilmektedir...
İkincisi; bu musibetler ile müminlere murakabe ve muhasebe yapmanın, ahirete daha ciddi çalışmanın ehemmiyeti öğretilmektedir...
Üçüncüsü; illet ve musibetler gafillere acz ve zaaflarını göstermekte, ölüm korkusu ile ızdırari olsa da tesettüre girdirmektedir. Yani musibetler eliyle, ölümü ve kabri unutan “sözde müslümanları” kendilerine getirmekte, tövbeye ve hidayete sevk edilmektedir...
Elhasıl; insanlar dünya denilen misafirhanede abdiyete sadakat, cennete liyakat testinden geçirilmektedir. Son nefese kadar bela ve musibetler bitmemekte, sadece hususiyetleri ve suretleri değişmektedir...
Yani insanların hem darlıkla hem varlıkla sınandıkları görülmektedir. Varlıkla sınanan müslümanların, darlıkla imtihan edilen müminlere göre “varlık sınavından” geçerli notlar alamadıkları düşünülmektedir...
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.