Mustafa ÖZCAN
Nöbet bilinci!
Hadis-i şeriflerde Filistin, ardu’r rıbat/nöbet alanı olarak tarif edilmektedir. Bir anlamda mücavirhane, rıbathane veya nöbethanedir. Lakin son dönemlerde ulema genel olarak İslam yurtlarını hep nöbethane olarak algılamış ve görmüşlerdir. İslam dünyası neredeyse bir ‘ribatistan’ hükmüne geçmiştir. Bu anlamda Cezayir’de Cemiyetü Ulemai’l Müslimin’in kurucularından olan Abdulhamid bin Badis ülkenin felaket ve helaket günlerinde kendisine yurt dışına çıkmasını ve Haremeyn’e gitmesini tavsiye edenleri ve öğütleyenleri tersler ve nöbet ve görev alanını terk etmez. ‘Benim de nöbet ve görev alanım bu ülkemdir ve halkımı yalnız bırakamam’ der. Hatta bu göre ve nöbet bilinci bazı alimlerde o kadar ileri safhaya varmıştır ki, insani hayrete düşürmektedir. Sözgelimi, Hama’nın allamelerinden olan Muhammed el Hamid, ikinci defa hacca veya umreye gitmesini isteyenlere karşı ‘burada bana ihtiyaç şedittir ve görev alanını bırakıp nereye giderim?’ der. Bu bilinci Müslüman Kardeşler hareketinde de fazlasıyla görmekteyiz. Sözgelimi, çalkantılı günlerde ve Müslüman Kardeşler’in Nasır devriminden sonra derdest edildiği günlerde Hasan Hudeybi, Suriye’yi ziyaret halindedir. Dönmesi halinde tutuklanacak ve içeriye atılacaktır. Bundan dolayı dönmemesi yönünde kuvvetli uyarı ve telkinler alır. En azından olaylar yatışıncaya kadar olsa kalması istenir. Bunu isteyenlere cevabı kestirme ve kati olur:” Onların kaderi neyse benim de kaderim odur.’ Bu isimler zor günlerin ve görevlerin adamıdır.
*
İhvan hareketinin çelebilerinden ve yumuşak başlarından olan Ömer Telmisani de aynen öyledir. Selefi Hudeybi gibidir. Yumuşaktır ama kolay biri değildir. Yılmaz bir dava adamıdır. Telmisani de aynen Mehmet Akif tıynetlidir ve onun diliyle şöyle der:
Yumuşak başlı isem, kim dedi uysal koyunum?
Kesilir belki, fakat çekmeye gelmez boyunum!
Nasır’dan sonra iktidara gelen Sedat döneminde yine Mısır çalkantılı ve buhranlı günler geçirmektedir. M.Haseneyn Heykel’in deyimiyle bu yıllar ‘Senevat el galeyan’ yani çalkantı ve kaynama yıllarıdır. Sedat İslami hareketlerin hepsine tırpan vurmak istemektedir. Telmisani de eski dostudur ama o da İhvan’la birlikte kara listededir. Sedat’ın yardımcılarından olan ve dindar karakteriyle bilinen Hasan Tihami, Sedat’ın hazırlıklarını ve niyetini haber verir. Kötü haberi uçurmuş ve duyurmuştur. Bunun üzerine meşveret halkası Ömer Telmisani’nin evinde toplanır ve bir araya gelir. İrşad Bürosu üyeleri Telmisani’nin evinde toplanır ve durumu müzakere ederler. İçtimada hazır bulunan isimler şunlardır: Mustafa Meşhur, Ahmet Malat, Ahmet Haseneyn, Hüsnü Abdülbaki, Kemal Senaniri… Meşveret heyeti Ömer Telmisani’nin yurt dışına çıkarak çalışmalarına orada devam etmesini uygun bulur. Dış şartlar da uygundur. İhvan’ın dışarıda hatırı sayılır bir varlığı ve geniş ağı vardır. Bunun üzerine Ömer Telmisani öfkesine hakim olamaz ve ‘Aranızda bunu yapmak isteyenler varsa buyursunlar onlara engel olmam. Lakin Ömer hapiste olsa bile kardeşlerinin yanından ayrılmayacaktır’ der. Bu beliğ bir derstir. Kendisi azimeti elden bırakmazken arkadaşlarına ruhsatı çok görmez. O kahraman tıynetlidir. Sedat’la karşılaştığı buhranlı günlerde ona hakikati söylemekten çekinmez. Yüzüne karşı şöyle der:” Bana senden başka birisi zulmetseydi onu sana şekva ederdim. Lakin bana zulmeden sen olunca tek şikayet merciim Allah kaldı ben de seni ona şikayet ediyorum…” Bu sözler Sedat’ı can evinden vurduğu gibi aynı zamanda titretmiştir.
*
Abdulhamid Bin Badis Cezayir’i, Ömer Telmisani Mısır’ı ve Bediüzzaman ise Anadolu’yu ribat ve nöbet alanı olarak görmüş ve bu isimler ömür boyu nöbet yerlerini terk etmemişlerdir. Bediüzzaman’a Mekke ve İran gibi alternatif hizmet yerlerini teklif edenler olmuştur. Lakin o ise ‘Mekke’de olsam bile buraya gelmem lazımdır’ demiştir. Bundan dolayı fırsat bulup Hicaz’a gidememiştir. Lakin Abdulkadir Badıllı, Hayatı Nuriyem eserinde anlattığı gibi birçok talebesi onun yerine bedel haccı yapmıştır. Dolayısıyla bu topraklar alimlerin nöbet alanları ve hizmet diyarlarıdır. Buna mukabil, Filistin ise ümmetin ve bütün Müslümanların rıbat ve nöbet alanıdır. İlhan Bardakçı’nın anlattığı Iğdırlı Onbaşı Hasan da 55 yıl gönüllü Mescid-i Aksa nöbeti tutmuştur.
Bu nöbet bilincinin solmaması dileğiyle…
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.