Abdulkadir MENEK

Abdulkadir MENEK

Said Nursi’nin muhteşem dönüşü

Üstad Said Nursi, 1926 yılının Haziran ayı başlarında, sürgün olarak gönderildiği Burdur’a ulaştı. Burada Said Nursi ile birlikte gelen çok sayıda Kürt sürgün bulunuyordu. Bu sürgünler, çoğu zaman aile bütünlüğü dahi göz önüne alınmadan farklı yerlere gönderilmişti.

Muhalif her türlü sesi susturup, mutlak bir istibdat ile ülkeyi yönetmeye niyetlenen ve buna girişen despot zihniyet, en ufak bir riski dahi göze almadan, kendileri için tehlike olma ihtimali gördükleri herkesi, yerlerinden ve vatanlarından ettiler.

Bütün hayatı iman ve Kur’an’a hizmet ile geçen Said Nursi, elbette Burdur’da da boş durmadı. Zaten Anadolu’nun bağrına Nura yepyeni bir kapı açmak için gelmişti. Düşünmek, yeni hizmet tarzının tefekkürü alt yapısını hazırlamak için, Burdur, O’nun için çok iyi bir zemin oldu.

Hacı Abdullah Cami’sindeki küçük bir odaya yerleşti. Hacı Abdullah Camii için farklı isimler kullanılır. Bu cami Divan Baba olarak da anılan Hacı Abdullah Efendi adında âlim zat tarafından yapılmıştır. Divan Baba, garip ve farklı halleri nedeniyle zaman zaman Divane Baba diye isimlendirilir. Bundan dolayı da Deli Baba diyenler de olmuştur.

Said Nursi yanına gelenlerle sohbetler etti, nasihatlerde bulundu. İsteyen bazı insanlara dersler vermeye başladı. Her yerde olduğu gibi, burada da açık, havadar ve yüksek mekanları tercih etti.

Her gün, seccade ve kitaplarını yanına alarak yürüyor ve o zamanlar Burdur’un çok önemli bir ihtiyacını karşılayan ve Dereboğazı mevkiinde bulunan un değirmenine gidiyordu. Bu değirmenin işletmesini de bir sürgün vatandaş almıştı. Burada da on-on beş kadar sürgün çalışıyor ve bu şekilde geçimlerini temin ediyorlardı.

Said Nursi bu değirmene uğrar, burada mazlum ve mağdur bir şekilde evlerinden edilerek gurbetlere gönderilen sürgünlerle görüşür, onları teselli eder, suallerine cevap verir, bir ihtiyaçları olup olmadığını sorar ve hemen karşısındaki tepeye çıkarak seccadesini serer, dua ve virdlerini okurdu. Bu rutin olarak aylarca devam ettiği için, artık halk arasında burası, ‘’Seccade Tepe’’ olarak anılmaya başlanmıştı.

Üstad Said Nursi, Seccade Tepe’de, Nur’a kapı açtığı notlarını yazmaya başladı. Bu güzel ve yüksek tepede yazılanlar bu metin, daha sonraları ‘’Nur’un İlk Kapısı’’ olarak kitaplaştı, ahir zamanın dehşetli tahribatına karşı yapılacak müspet iman hizmetlerinin ilk adımı böylece atıldı.

Said Nursi’nin Burdur günleri yaklaşık sekiz ay kadar sürdü. Halkın ilgi ve rağbeti her geçen gün artmaya devam etti. Bu durum yetkilileri telaşlandırdı. Said Nursi’yi birçok defa ikaz ettiler. Fakat O, yanına gelen insanlarla sohbet etmeye ve onlara ders vermeye devam etti.

Ücra, kuş uçmaz ve kervan geçmez bir yöreye göndererek, ondan kurtulma ve unutturma planları yaptılar. Bunun için o zamanlar en uygun yer olarak Barla seçildi. Dağlar arasındaydı. Dış dünya ile ilişkisi son derece azdı. Yolu yoktu ve ulaşım çok zor şartlarda, bazen Eğirdir’den kayıklarla ve büyük imkânsızlıklarla yapılıyordu.
Belki burada bir şekilde ondan kurtulmanın yolunu da bulabilirlerdi. Halkın arasına bir korku yaydılar. Dedikodularla, halkı ona yaklaştırmamaya çalıştılar. Ona yaklaşanların zarar göreceği propagandasını yapmaya başladılar.

Evdeki hesap çarşıya uymadı. Barla’da doğan Nurun Güneşi, yavaş yavaş bütün Isparta’yı, ardından Türkiye’yi, sonradan da bütün dünyayı aydınlatmaya başladı. Isparta Kahramanları ‘’Havari’’ misali bir sadakatle iman ve Kur’an’a hizmet ettiler.
Artık ‘’Nur’un Bayramı’’ diyebileceğimiz bie zeminde, bütün Türkiye ile birlikte dünya, her geçen gün daha da kapsamlı bir şekilde bu halkanın cazibesine kapılmaya başladı. Aradan seksen altı yıl geçtikten sonra, Burdur’a da muhteşem bir dönüş gerçekleşti.. Biz bunu ancak ve ancak ‘’Said Nursi’nin Muhteşem Dönüşü’’ diye adlandırabiliriz.

Adım Adım Said Nursî Burdur Günleri Paneli Burdur Belediyesi Kültür Merkezinde yapıldı.Burdur'lular panele çok yoğun bir ilgi gösterdiler. Eğitimciler Birliği Vakfı’nın da destek verdiği, Risale Akademi ve AKAV’ın büyük bir gayret ve fedakârlıkla gerçekleştirdiği tarihi yolculuğun Burdur ayağı, çok güzel ve tarihi bir kucaklaşmaya sahne oldu. Adım Adım Said Nursî'nin izlerini takip eden Risale Akademi ve AKAV, Burdur’da seksen altı yıldır yaşanan bir hasretin, sıcak ve samimi buluşmasının muhatabı oldular.

Said Nursî, Burdur sürgününden Barla sürgününe gönderilişinin üzerinden tam 86 yıl geçtikten sonra Burdur'a döndü. 1927 yılının Şubat ayı başlarında Said Nursi’yi Burdur halkından koparak, ücra bir yörede bulunan Barla'ya gönderenler, bu şekilde ondan kurtulacaklarını sanmışlardı. Zaman gösterdiki çok fena yanılmışlar.

Burdur Belediye Başkanı, şehrin yöneticileri ve yoğun bir kalabalık, yapılan programı takip etti. Burdur halkı, büyük bir kadirşinaslık göstererek, hasretle bekledikleri Üstad’ları ile kucaklaştılar. 86 yıl öncesinin sürgün Said Nursi'si Burdur'a muzaffer bir eda ile muhteşem bir dönüş yaptı. Bu buluşma, zalim ve despotların tahmin edemeyecekleri bir ihtişamla gerçekleşti.

Burdur’daki aziz dostlarımız, meseleyi çevreye ve bütün cemaatlere mensup kardeşlerimize çok iyi anlatmışlar ve çok güzel bir işbirliği gerçekleştirmişler. İhlas ve tesanüdün sonucu ortaya çıkan bu güzel dayanışma tablosu, gelecek için bizlere çok büyük ümit ve ışık kaynağı olacaktır.

Artık, bütün Nur talebeleri, aralarında bazı şahsi husumet ve menfaatlerle canlı tutulmaya çalışılan grup ve meşrep taassubunu parçalamak için, müspet ve sabırlı bir şekilde, çok büyük bir heyecan ve gayret gösteriyorlar. Tarafgir siyasetin sığ ve bataklık zemininden kurtulmayı başaran herkes, bu ihlaslı muhabbet ve uhuvvet halkasına dâhil oluyor.

Siyasi hesap ve husumetlerle, birbirimize cephe almanın bütün gereklerinin ortadan kalktığı bir zeminde, muhabbet, ihlas ve tesanüd zemininde fıtri olarak gelişen ve gittikçe yayılan ‘’Haliliye Mesleğinin’’ nurlu beraberliği ve şakirdlerinbüyük kucaklaşması gerçekleşmeye başladı.

İnşallah, Risale-i Nur’un harika esasları ile beslenen ve bu muhteşem umdeleri hiçbir şeye alet etmeden sadece Allah rızası için anlatmaya çalışan bütün kardeşlerimiz, bu birlik ve dostluk zemininde bir araya geleceklerdir. Gönlümüz bir tek ferdin bile dışarıda kalmasına razı değil.

İhlas ve Uhuvvet Risalelerinde belirtilen düsturlar çerçevesinde, bundan önce yaşanan hazin ayrılıklardan da dersler çıkararak bir araya gelmenin tam zamanıdır. Ülkemizde çok güzel gelişmelerin olduğu ve artık bütün İslam âleminin yeni bir hürriyet ve ihya atmosferine girmeye başladığı bir sırada, ‘’Ümmet-i Muhammediyeyi (ASV) sahil-i selamete çıkaran bir gemide çalışan hademeler’’ hükmünde olan Nur Talebelerinin, herkesten daha ziyade olmak üzere mevcut şartları iyi değerlendirmeleri ve fotoğrafı doğru yorumlamaları gerekir.

Bu muhteşem tabloya siyasi ön yargılarla bakan ve şahsi ve grup husumetlerine feda edenler, kaybetmeye mahkûm olacaklardır. Gönlümüz hiçbir kardeşimizin, tarafgirlik girdabında kaybolarak, bu muhteşem külli sevaptan mahrum kalmasını gerçekten istemez.

Burdur’daki muhteşem kaynaşmadan çıkardığım ders, budur. Farklılıklar içinde, zenginliğimizin farkına vardığımız ve bunları hizmet ve uhuvvet ikliminde bir araya getirdiğimiz zaman elde edeceğimiz büyük manevi şeref ve hasenatın hazzını ve lezzetini yaşamak isteyenler için, alınması gereken ders de budur.

Rabbim hepimizi, bu manalar etrafında bir araya getirsin ve kaynaştırsın.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.
4 Yorum