Mustafa ÖZCAN
Yehova Şahitlerinden Peygamber şahitlerine…
Bilindiği gibi Yehova Şahitleri kıyametin kopması süreciyle alakalı (apocalypse) tezler üzerine kurulu dini daha doğrusu Hristiyan bir akımdır. Misyonerliğin en çok görülen tür ve yüzlerinden birisidir. Bununla birlikte faaliyetlerinde fazla bir mesafe kat ettikleri söylenemez. Burada Yehova Şahitlerinden bahsedecek değilim. Bununla birlikte bu ifade veya akımın çağrıştırdığı bir başka meseleyle ilgiliyim. O da Molla Abdurrahman Cami’nin Şevahidu’n Nübüvve adlı eseri ve çağrıştırdıklarıdır. Peygamberlik delilleri veya şahitleri demektir. Elbette peygamberlik delilleri pek çoktur sayıya gelmez lakin bu delillerin veya tanıkların en önemlisi ebedi mucize olan Kur’an-ı Kerim’dir. Kur’an sürekli güncellenen yani yaşanan bir mucizedir. İ’cazı hiç bitmez, her asırda gonca gibi yeniden açılır. İlmin gelişmesi onun kapalı mucizelerini ortaya serer. Elbette ilmi mucizeler diye bir husus vardır ve erbabına malumdur. Bunlardan birisi de Zağlul Neccar’dır ve hayatını buna adamış, vakfetmiştir. Bununla birlikte Kur’an mucizelerini sıradan insanlar da görebilir.
Ulü’l azimden yüce bir nebi olmasına, diğer peygamberler gibi önde ve arkadakileri tasdik etmekle ve yeni gelene destek vermekle mükellef tutulmasına rağmen kimi Müslümanlar Hazreti İsa ile barışık değildir ve anlamsız bir şekilde nüzulüne inanmayı bir nakise, eksiklik saymaktadır. Bu inançla birlikte İseviyete veya Hristiyanlığa tabi olacağını düşünmektedir. Halbuki, hadislerde de belirtildiği gibi Hazreti İsa nüzül ettiğinde İslam’a tabi olacaktır. Neden? Zira İslam tahrif edildiği dinini tadil ve tekmil etmektedir. Misyonlarından biri budur. İslamiyet o anlamda musahhih, muaddil ve mükemmildir.
Sözgelimi hadislerde Hazreti İsa’nın senkronize edici yani uyumu sağlayıcı, düzenleyici, uyarlayıcı olarak misyonunun haçı kırmak yani teslise son vermek ve domuzu öldürmek olduğu beyan edilmektedir. Bu da İslami kurallar doğrultusunda Hristiyanlığı tashih, tadil ve tamir edeceği anlamına gelir. Bunun muhtevası şudur, haç işlevsiz kalacak ve domuz eti tüketmek İslamiyet’te olduğu gibi yasaklanacaktır. Kısaca haram olduğu tescil edilecektir. Hristiyanlık teslisten tevhide gelecektir. Bu durumda değerler üzerinden Hristiyanlık İslamiyet’e tabi olmuş olmuyor mu? Ulusalcı zümresi buna da bir kulp takar!
Kur’an, mübin olma vasfıyla sehl-i mümtenidir. Herkese açıktır aynı zamanda ulaşılmaz bir üslubu vardır. Yani taklit edilemez.
İslam’ın tashih edici özelliğine dair mucize olma vasfıyla alakalı güncel iki tartışma var. Bunlardan ilki yakınlarda aramızdan ayrılan eski Alman diplomat ve yazar Murad Hofmann’ın İslam’da gördükleridir. Ahirete irtihal eden Murad Wilfred Hofmann adlı mühtedi Alman diplomat bu mucizenin tanıklarından birisidir. İslamiyet’in musahhih, muaddil ve mükemmil yönüne tanıktır. Genelde İslamiyet tashih makamındadır; akide olarak tadil ve tashih eder, ibadet olarak da tekmil eder. Kitaplarından birisinde kendisini en fazla etkileyen hususlardan birisinin Necm Suresinde yer alan bir ayet olduğunu söyler. Vela teziru vaziretün vizre uhra. Yani bir günahkar başka birisinin günahını yüklenmez.
Necm Suresinin ilgili ayeti ya da bu kadar kısa bir ayet Hristiyanlığın İsa’dan sonraki çarpık temellerini sarsıyor. Hiçbir günahkar başka birinin günahını yüklenmez. Hiç bir kimse başkasının işlediği bir suçtan sorumlu tutulamaz ve değildir. Bir Müslüman olarak bu ayet bize ötekilerden farksız geliyor. Öyledir de ama bir Hristiyan bakışıyla çarpık temelleri altüst ediyor. Bir de Hristiyanlık üzerinden okuduğunuzda bunun bir mucize olduğuna kani oluyorsunuz. Yaşayan mucize! Zira bu ayet Hristiyanlıktaki ilk günah teorisini, doktrinini kökten yıkıyor, yerle bir ediyor. Hazreti Adem’ın kazandığı günah ya da zellenin veraset yoluyla çocuklarına geçeceğine dair yaklaşımı reddediyor. Herkesi kendi yaptığından sorumlu kılıyor. Dolayısıyla bu ayeti okuyan Murad Hofmann çölde bir vaha bulmuş gibi oluyor. Onun idrakine hitap ediyor. Bu hem Kur’an-ı Kerim’in evrensel olduğunu hem de musahhih olduğunu ortaya koymaktadır.
Murad Hofmann, Müslüman olmasının üçüncü nedenini açıklarken şöyle diyor: "Necm Suresinin 38’inci ayetiyle karşılaştığımda uzun bir süre duraksadım, soluklandım. Kimse diğerinin günahını yüklenmez diyordu. Telakki ve algılarımıza aykırı bir hüküm cümlesi içeriyordu. Hristiyan olarak görünen ve ötekini sevdiğini söyleyeni şok eden bir durumdu bu. Başkaları üzerinde gayri ahlaki bir otorite kuran papazlar ve rahiplere boyun eğenlere şok dalgası gönderiyordu. Temelinden ilk ve temel günah öğretisini yıkıyor, tarumar ediyor, papaz önünde günah çıkarma gibi kul ile Allah arasındaki bütün vasıtaları kaldırıyordu. Hristiyanlık, ötekini sevme fenomeni altında kendi içinde tutarsızlıklar, zıtlıklar barındırmaktadır. Hristiyanlık öğretisi kesinlikle dini özgürlüğü temel almıyor…" (1)
Mesih, İslam içinde Hristiyanlık dairesini tashih etmeye gelecektir. Bazılarının anlamak istediği gibi İslamiyeti tashih etmeye değil. Ya da nüzulünün hakiki anlamı budur. Burada İslam’a aykırı bir husus yoktur ve peygamberlerin tamamı da İslam peygamberidir. Hazreti Mesih de bir ulusun veya sadece Hristiyanların peygamberi değil ulusların peygamberidir. Peygamberlik silsilesinin sondan bir önceki halkasıdır. İskilipli Atıf Hoca’nın ifadesiyle İslam sadece asri veya modern değil aynı zamanda a’sari yani bütün zamanların modernidir. Geleceğe baktığı ve nizam verdiği gibi geçmişe de uzanan da bir boyutu vardır. Dolayısıyla Hazreti İsa’nın nüzülü de bu çerçevededir.
Hristiyanlıkla ilgili İslam’ın tashih ve düzeltme anlamında güncel ve güncelliğini koruyan ikinci bir mucizesi ise ruhbanlık meselesidir. Hadid Suresinin 27’inci ayetinde kesinlikle bu geleneği Allah’ın vazetmediği, emretmediği aksine kendilerinin uydurduğu ifade edilmektedir. Üçüncü bin yılın eşiğinde artık kilise bu yükü daha fazla taşıyamaz hale gelmiştir. Bu açıdan da Papa Francis Avrupalıların dışındaki Hristiyan milletlerin de karakter, seciye ve fıtratlarını da dikkate alarak papaz olma meselesinde kuralları esnetmek, gevşetmek ve evlilerin de papaz olabilmesinin önünü açmak istemektedir. ‘İslam kılıç dinidir ve kılıçtan başka bir şey getirmemiştir’ diyen 16’ıncı Benediktus ise taassubunda boğulmuş vaziyette özünde bu yönde kuralların esnetilmesine karşı çıkmaktadır. (2)
Karadeniz'deki Sümela Manastırına benzeyen Yunanistan'da Rus Ortodoks rahiplerinin bin yıldır yaşadıkları Aynoroz'daki Athos Dağı, dünyada kadınlara yasaklı olan en geniş alan olarak bilinmesine rağmen yine de burada papazlar kız kaçırabiliyor! Fıtrat ruhbanlık dinlemiyor! Lakin celibacy ya da ruhbanlık noktasında en katı tutumu hala Katolikler sürdürüyor. Bununla birlikte artık kilisenin kalın duvarları bile bu geleneği sürdürmeye güç yetiremiyor. Kilise ya tarihe karışacak ya da fıtratla barışacak! Suyun inbisat kanunu gibi fıtratın da arazlarını dışa vurma kanunu vardır. 16'ncı Benediktus gibilerinin hala çekinceleri olsa bile artık fıtrat kilisenin duvarlarını aşındırıyor. Kilise bu köhne adeti sürdürmeye daha fazla güç yetiremez. Dolayısıyla İslam'ın gösterdiği noktaya geliyor.
Böylece Hristiyanlık fıtratın yoluna ve fıtrat dini olan İslam’ın yoluna gelmiş oluyor. Bu da İslamiyet’in tashih mucizelerinden biridir.
İlgili ayette şöyle denilmektedir:
"Sonra onların izinden peygamberlerimizi peş peşe gönderdik. Arkalarından Meryem oğlu Îsâ’yı da gönderdik, ona İncil’i verdik, ona uyanların kalplerine şefkat ve merhamet saldık, yerleştirdik. Kendilerinin uydurdukları ruhbanlığa gelince, biz onlara bunu emretmemiştik; sırf Allah’ın hoşnutluğunu kazanmak için yapmışlardı ama buna hakkıyla riayet etmediler. Biz de içlerinden iman edenlere mükâfatlarını verdik ama çokları yoldan sapmışlardır."
Hazreti İsa ikinci kez İslam dairesinde, aynasında nebi değil veli olarak Hristiyanlığı bidatlarından arındırmaya, tashih etmeye gelecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Buna karşı çıkan kimi ulusalcı çevreler ise dine kapısından değil bacasından giriyorlar. Bunun için de temel gerçekleri göremiyorlar.
1-http://assabeel.net/article/2020/1/15/
2-https://www.wsj.com/articles/former-pope-benedict-distances-himself-from-debate-on-married-priests-11579020211
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.