Alaaddin BAŞAR

Alaaddin BAŞAR

Yeniden yaratılış

Güneşte ziraat yapılır mı?

Bu haliyle, elbette “hayır”.

Ya Allah dilerse?

Şartlar ne olursa olsun, elbette “evet”.

Şu an sürdüğümüz toprakların da vaktiyle güneşten kopmuş bir parça olduğu söylenmiyor mu?

Bu bir terbiye meselesi. Allah’ın terbiyesinden geçen ateş, buğday bitirecek hale gelirse, bu dünyada kendisini İlâhî terbiyeye teslim eden insan, âhirette elbette yepyeni bir mahiyete bürünecek, akıl almaz derecede değişecek, terakki edecek.

O’na asi olanlarda ise tam tersi bir tecelli... İkisi de yeniden yaratılacaklar. Neş’e-i Uhra ile.

Biri Cennetten en ileri derecede faydalanacak. Diğeri ise, Cehennemde gerçek azabı çekecek.

Nur Külliyatından bir dua cümlesi:

“Bize gösterdiğin nümûnelerin ve gölgelerin asıllarını, menba’larını göster.” (Sözler)

Tattığımız nimetler Cennet nimetlerine göre gölge gibi. Varlık ve hayat şerefine mazhariyette aralarında gölge ile asıl arasındaki fark kadar fark var. Bunun bir misâlini rüyada yaşamıyor muyuz? Rüyada yediğimiz yemekler de birer gölge. Dünyadaki varlığımız da gölge bir varlık.

Rüyada yediğimiz nimetler dünyadakilere göre gölge makamında kaldığı gibi, dünya nimetleri de Cennet nimetlerinin yanında öyle ...

Yukarıdaki vecize ile bize Cennetteki nimetlerin Cennete layık bir üstünlük taşıdıkları ders verildiği gibi, bu dünyadaki vücudumuzun da Cennettekine nisbetle bir gölge olduğuna işaret ediliyor. Dünyada da, rüyada olduğu gibi yine gölge, gölge ile besleniyor.

İşte insanın o ebed yurduna lâyık bir şekilde yeniden yaratılışına “neş’e-i uhra” diyoruz.

Bazen şöyle bir soruyla karşılaşıyoruz: Ben bu soruya vesvese diyeceğim. “Acaba mü’minler hiç ölümü tatmadan, doğrudan o saadet yurduna gitselerdi daha iyi olmaz mıydı?”

Daha iyi olmak bir tarafa, hiç iyi olmazdı.

Bu sorunun sahibi asıl ile gölgeyi fark edememiş. Bu faraziyeye göre, gölge asıldan istifade etmek durumunda kalacaktı. Buna da bilmem, istifade denilebilir miydi? Rüyadaki adamın, uyanık âlemde yemek yemesini farz etmek gibi bir şey.

Bu vesileyle bir hatıramı nakletmek isterim: Şehrin bir ucundan ötesine yaya gitmek mecburiyetinde kalmıştım. Eve vardığımda hayli yorulmuştum. Birden kalbime geldi: “Bu ayaklarla Cennete gidilmez. O uçsuz bucaksız menziller, böyle birkaç kilometrede takatten düşen ayaklarla gezilmez.”

Daha sonra, zihnimin bir konuyu ancak doksan dakika dikkatle izleyebildiğini düşündüm. “Bu beyinle de Cennete gidilmez” dedim.

Okumaktan yorulan ve çareyi uykuda bulan gözlerim hatırıma geldi; “bu gözlerle de Cennete gidilmez” diye söylendim.

Misâlleri çoğalttıkça çoğalttım ve şu hakikat ruhuma tam hükmetti:

“Bu gölge varlıkla âhirete gidilmez.”

İnsan, ölüm denilen büyük bir rahmet tecellisiyle bu gölge varlıktan kurtulacak ve yeniden dirilmekle âhirete uygun bir varlığa kavuşacak. (Zafer)

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
YORUM KURALLARI: Risale Haber yayın politikasına uymayan;
Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve BÜYÜK HARFLERLE yazılmış yorumlar
Adınız kısmına uygun olmayan ve saçma rumuzlar onaylanmamaktadır.
Anlayışınız için teşekkür ederiz.